Sosyal anksiyete nedir?

Neden korkuyorsun?

Sosyal anksiyete nedir?

Sosyal anksiyete nedir?

Sen neden korkuyorsun? Burada anlık korkulardan değil, insanın hayatı boyunca sürebilen derin korkulardan, fobilerden bahsediyoruz. Örümcekler mesela, yükseklik, şimşekler, uçak? Bunlar sadece bazıları. Ama en yaygını ne diye sorarsanız yeni dünya nüfusunun büyük bir kısmını etkileyen derin bir korku var. Sosyal Anksiyete veya Sosyal Fobi. Özellikle ABD gibi gelişmiş ülkelerde karşımıza çıkıyor bu tip korkular. Ama bu korkunun kültürel farklılıklar gösterdiği de oluyor. Japonya bu örneklerden biri. Genellikle çok utangaç ve çekingen olarak bildiğimiz Japonların kendine has sosyal bir korkusu var. Adı da: TAIJIN KYOFUSHO! Kısaca TKS. Bunun normal sosyal fobiden farkı ne ya da neden Japonlara özgü bir sendromdan bahsediyoruz gelin konuşalım. Taijin Kyofusho kelime anlamıyla “ilişki kurma korkusudur”. Tanımında ise “kişinin bedensel olarak karşısındaki insanı utandırmasından korkmak” olarak bahsediliyor. Bizim bildiğimiz haliyle sosyal fobi dediğimizde insanlardan uzak durma, sosyal ortamlardan kaçınma, bu ortamlarda kalbin daha hızlı artması, nefesin kesilecek gibi olması, panik ataklar, titreme, korku ve bazen mide ağrısı belirtilerini görüyoruz. ABD’a özellikle anksiyete bozuklukları nüfusun %18’ini etkilemesi ile en yaygın bozukluk olarak kayıtlara geçmiştir. Taijin Kyofusho ise yine tüm nüfusun %10-20’sini etkileyerek bu kültürün en yaygın rahatsızlıklarından biri. İlginç bir bilgi de bu bozukluk kadınlardan çok erkeklerde görülüyor. Batı dünyasında tam tersi söz konusudur. Batıda bilinen sosyal fobiden farkı ise şudur. Batıya özgü sosyal fobide kişi başkalarından ya da başkaları yerine utanma hissini, korkusunu yaşar, bu nedenle insanlardan uzak durur. Taijin Kyofusho ya da kısaca TKS’de ise kişi bir ortamda bulunarak özellikle dış görünüşü ile başkalarını utandırmaktan korkar. Beden dili ile, hareketleri ile, kılık kıyafeti ile, duruşu ile hatta kokusu başkalarının kendisinin orada bulunmasından çok rahatsız olduğunu, onları utandırdığını düşünür. Aslında buradaki farkı özellikle batı ve asya dünyası kültürleri arasındaki farkta görebiliriz. Batı dünyası ne kadar bireyselliğe önem veriyorsa, özellikle Japonya o kadar gruba, kollektif yaşamaya önem veriyor. Bu bakış açısındaki fark da sosyal fobinin farklı şekillerde ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bizim bildiğimiz haliyle Sosyal Anksiyete Bozukluğunda birey başkalarının önünde kendini utandıracak, kendisi utanacak şekilde davranmaktan korkarken TKS’de ise varlığı ile başkasını utandırma ve hatta bazen ailesi ve arkadaşları için bir utanç kaynağı olmaktan korkma durumu söz konusudur. Burada eminim bir çoğunuz “bu zaten Japonya’nın kültüründe var, çok tipik” diye düşünmüşsünüzdür. Bu kültürle ilgili duyduklarımız da hep bu yöndedir zira. Şimdi Taijin Kyofusho Sendromu da farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Bunlar şu şekilde: Sekimen-Kyofu: Yüzünün kızarması korkusu Shubo-Kyofu: Vücudunda bir bozukluk olduğundan ve bunun başkalarını rahatsız etmesinden korkma. Jikoshisen-Kyofu: Göz teması kurmaktan korkma Jikoshu-Kyofu: Vücudunun başkalarını rahatsız edecek kadar kötü kokuyor olması korkusu. Bu alt kategoriler bildiğimiz bazı bozukluklar ile benzerlik gösteriyor bu arada. Mesela Sekimen-Kyofu yani yüz kızarması korkusu bildiğimiz batı tipi sosyal fobide de kendini gösterir.

Dismorfik Bozukluk nedir?

Shubo-Kyofu yani vücudunda asimetri ya da bozukluk olması korkusu ise Beden Dismorfik Bozukluğu yani kişinin bedeni ile ilgili yanlış algıya sahip olması bozukluğu ile benzerlik gösteriyor. Bunun yanında kötü kokma korkusu diyebileceğimiz Jikoshu Kyofu ise Olfaktör Referans Sendromu olarak bildiğimiz kişinin sürekli kötü koku yaydığına dair yanlış inanışa sahip olması olarak özetlenebilecek sendromla da benzerlik gösterir. Son olarak göz teması kurma korkusu olan Jikoshisen-Kyofu ise tamamen kültürel bir bağlantısı olan bir durum. Japon kültüründe çocukluktan itibaren biri ile doğrudan göz teması kurmanın ayıp olduğu öğretilir insanlara. Bu korku da belki bu adete atfedilebilir. Yani uzmanlar buna inanıyor. Batı dünyasında ise tam tersi söz konusudur biliyorsunuz. Biri ile doğrudan göz teması kurulması gerektiği vurgulanır hep. Özgüven ve saygı göstergesi olduğu söylenir. Ama işte her kültürde farklı uygulamalar olduğunun en belirgin göstergelerinden biri belki de. Bazı kişiler az önce bahsettiğim kategorilerin sadece bazılarını yaşarken kimi tamamını deneyimleyebiliyor. Ve bu açıdan ele alındığında bu sendromun şiddet seviyesi de değişiyor haliyle. Bu seviyeler de şu şekilde belirlenmiş: 1. Seviyede geçici bir durum söz konusu. Daha çok gençlerde karşımıza çıkıyor. 2. Seviyede Fobiye dönüşüm söz konusu. En genel karşılaşılan seviye bu. Genellikle 30 yaş öncesi gelişmeye başlıyor. 3. Seviyede sanrılar baş gösteriyor. Bu seviyede kişi vücudunun herhangi bir kısmı ya da kendine göre var olduğunu düşündüğü herhangi bir zihinsel kusuru hakkında takıntılı hale gelebiliyor. 4. ve son seviyede ise şizofreni ile birlikte ilerleyen fobi olarak karşımıza çıkıyor. Burada tabi bu sendrom basit bir fobi olmaktan çıkıp şizofreni atakları ile birlikte ortaya çıkan bir görünüm sergiliyor. TKS’yi tetikleyen kültürel alışkanlıklardan bahsettik biraz. Bunun yanında en önemli etkenlerden birisi çocuklukta görülen utangaçlık veya toplumdan uzaklaşma davranışlarıdır. Bununla birlikte kişinin hayatının bir döneminde yaşadığı çok küçük düşürücü bir olay da tetikleyici olabiliyor. Toplum önünde yaşadığınız en utanç verici anları düşünün. Ve topluluğun verdiği tepkileri. Topluluk olarak bazen çok acımasız davranabiliyoruz. Bu sendrom da gösteriyor ki bazı insanlar için ömür boyu sürebilecek bir travmaya dönüşebiliyor. Bu araştırmada ve tabi ki sendromun ismi itibariyle sürekli Japonya örneği üzerinden gittik ancak bu sendromla bağlantılı başka ilginç bir araştırmaya bakalım isterseniz. Ted Singelis isimli bir psikiyatrist 30 soruluk bir Benlik Kurgusu Ölçeği geliştiriyor. Bu ölçeğin tamamını açıklamalara ekliyorum, İngilizcesi olanlar uygulayabilirler kendilerine. Bu ölçekte toplumsal ilişkilerde insanların kendilerini nasıl konumlandırdığı inceleniyor. sosyal

BBenlik Kurgusu Ölçeği Nedir?

Bu benlik algısı anketinde bu konuda bizi ilgilendiren iki cümle şu şekilde: Siz de Kesinlikle Katılıyorum, Katılıyorum, Kararsızım, Katılmıyorum ya da Ksinlikle Katılmıyorum şeklinde cevaplayabilirsiniz isterseniz. “Birçok konuda başkalarından farklı olmayı ve farklı yaşamayı seviyorum.” Veya “İçinde bulunduğum toplumun çıkarları için kendi çıkarlarımdan fedakarlık yaparım.” Şimdi bu ölçek farklı ülkelerde uygulanmış. Ama biz İsviçre ve Endonezya örneğini ele alalım. Endonezya da Japonya gibi toplumun çıkarına, toplumsal birliğe çok önem veren kültürlerden birisi. İsviçre’yi az çok biliyorsunuz zaten. Bireyselliğin öne çıktığı en önemli kültürlerden biri. İşte az önce verdiğim cümlelere Endonezya’da insanlar ezici bir çoğunlukla “Topluluk için fedakarlık yaparım” demiş. İsviçre’de ise tahmin edersiniz çok büyük bir çoğunluk “Kendi çıkarlarım daha önemlidir” demiş. Buradan çıkarabileceğimiz birkaç şey var aslında. Öncelikle aslında Taijin Kyofusho sadece Japonya’ya özgü değil, topluluğun, birliğin önemini ön plana çıkaran tüm kültürlerde karşımıza çıkabiliyor. Ve bu tip “başkalarını utandırmaktan korkma” şeklinde karşımıza çıkan sendromlar bu tip kültürlerde çok daha yaygın haliyle. Ama daha geniş çerçeveden baktığımızda kültürün insan davranışını nasıl etkilediğini görüyoruz. Bu birçok şekilde karşımıza da çıkabiliyor. Nasıl yemek yediğimizden, nasıl oturup kalktığımıza. Çocukların veya kadınların yaşamına kadar. Bu tip kollektif yaşayan, kolektife çok önem veren kültürler bir nevi kişilerin nasıl davranması gerektiğini de belirleyebiliyor. Ya da daha da kötüsü bu şekilde bir “sendrom” olarak tanımlanamayan ve bir insanın karakterinin derinlerinde çok da silinmeyecek bazı yaralara yol açabiliyor. Çok yaygın şekilde gördüğümüz öz güven eksikliği, depresyon, anksiyete, yetersizlik hissi… Tüm bunlar toplumsal baskı ya da bizim bildiğimiz haliyle mahalle baskısı ile bir insanın hayatını çok olumsuz etkileyebiliyor ve kişinin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasını bile önleyebiliyor. Burada vurgulamakta fayda var. Birlik duygusu, birbirine destek olma, toplumsal yardımlaşma, toplum bilinci vs. değil burada bahsettiğimiz. Bunlar birlikte yaşayabilmemiz için zaten önemli gereksinimler. Bizim bahsettiğimiz bir bireyin birey olmasını, kendini gerçekleştirmesini engelleyen baskılar, ayıplamalar, dışlamalar… Sırf düşünceleri, dış görünüşü ile bir insanın “dışarıda” bırakılması.

Sosyal hakkında ilginç bilgiler

Bu kısa video’yu izleyerek Sosyal hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.

Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla

yorumlarınız Disqus tarafından saklanır.