Evrenin sonu var mıdır?

İnsanlık tarihi boyunca evren hep merak edilen ve gizemi çözülmeye çalışılan bir kavram oldu.

Evrenin sonu var mıdır?

Evrenin sınırı var mıdır?

İnsanoğlunun hiç ulaşamayacağı bir sınır bulunuyor mu? Yoksa evren sonsuz mu? Peki sonsuz ne demek? Ne kadar çabalasakta bunu anlamamız mümkün mü? Şu anda bir hidrojen atomunu görüyorsunuz. Evrende en çok bulunan element. Genellikle sadece 1 proton ve elektrondan oluşur. Çekirdeğinde nötron bulunmayan tek element. Hidrojen atomu o kadar küçük ki eğer 1 milimetre uzunluğunda bir zincir oluşturmaya kalksaydık, 10 milyon tane hidrojen atomunu yan yana koymamız gerekirdi. Bu gördüğünüz bir bardak sudaki hidrojen atomu sayısı ise yaklaşık olarak 10 üzeri 25 kadardır. Yani 1’in yanına 25 tane sıfır koyduğumuzda elde ettiğimiz sayı. Şimdi biraz ölçeğimizi büyütelim. Mesela bir insan. Ortalama 170 cm uzunluğunda. Dünya üzerinde 7,5 milyardan fazla insan var. Eğer her biriyle sadece 1 dakikalığına tanışmak isteseydik bu 14 bin 200 yıldan daha fazla sürerdi. Şimdi ise gökyüzüne doğru bir yolculuğa ne dersiniz? Burası bizim ülkemiz. Türkiye Cumhuriyeti. 783.562 km2. Bir ucundan, Asya’dan diğer ucuna, Avrupa’ya uçakla gitmek isteseydiniz bu 1600 kmlik bir yolculuk olurdu ve yaklaşık 2.30 saat sürerdi. Şu anda uzaydayız. Dünyamıza, yani evimize yaklaşık 25 bin km uzaklıktan bakıyoruz. Aşağıda insanlar gündelik yaşamlarına devam ediyor. Bazıları işlerine gidiyor. Bazıları arkadaşlarıyla hoşça vakit geçiriyor. Kimileri ise ailesiyle birlikte tatil yapıyor. Bir yanı nadide güneş ışınlarının etkisiyle yaz mevsimini yaşarken, diğer yanı ise bulutların egemenliği altında beyaz kar kütleleriyle örtülü. O bizim her şeyimiz. Eğer ona zarar verirsek gidecek başka yaşanabilir bir gezegen bulamayabiliriz. Dünyamızın çapı 12 bin 742 km. Henüz üzerinde ayak basılmamış yerler var. Şimdi ise uzayın uçsuz bucaksız karanlık okyanusunda yüzmeye başladık. Fazla uzağa gitmeyeceğiz. Sadece kapı komşumuz olan Ay’a geldik. Evden yaklaşık 400 bin km uzaktayız. İnsanoğlu buraya ilk defa 20 Temmuz 1969 tarihinde ayak bastı. Milyonlarca asteroid ve meteor tarafından milyarlarca yıl boyunca saldırıya uğradığı için her yeri kraterlerle dolu.

Dünya güneş arası mesafe nedir?

Evimizden 150 milyon km uzaklıktayız. Güneşimize geldik. Eğer saatte 1000 km hız yapan bir yolcu uçağıyla buraya gelebilseydik bu 17 yılımızı alırdı. Halbuki gökyüzünde ne kadar da yakın görünüyor? O dünyadaki bütün yaşamı mümkün kılan yaşam kaynağımız. Okyanuslarımızı ısıtıyor, mevsimlerin oluşmasını sağlıyor. Bitkilerin fotosentez yapmasını mümkün kılıyor. Onlarda bize besin ve oksijen veriyor. Güneş, güneş sisteminin kütlesinin yüzde 99.9’unu oluşturur. 1 milyon 391 bin kmlik çapıyla inanılmaz derecede büyüktür. Öyle ki içine 1 milyon adet dünya sığabilir. Güneşin merkezindeki aşırı yoğunluk ve basınç nükleer füzyon denilen tepkimenin oluşmasını sağlar. Eğer bu tepkime durup sönecek olsaydı Güneş’ten çıkan son ışın ancak 8 dakika sonra dünyamıza varabilirdi. O kadar uzakta. Sırada Güneş Sistemimiz var. Kapı komşularımız olan 8 gezegen, onların 166 uydusu, asteroitler, kuyrukluyıldızlar ve gök taşları ile dolu devasa bir sistem. Galaksimizde yer alan diğer gezegen sistemlerinden farklı istisnai bir oluşum. 1000 yıl boyunca bildiğimiz tek sistem buydu. Güneş Sistemi’nin kesin bir sınırı yok. Çapını bilmiyoruz. Ancak Güneş’in etrafında dönen kuyruklu yıldız kümesi olan Oort Bulutu’nu da hesaba katarak 2 ışık yılı olduğunu varsayalım. 2 ışık yılı da neymiş bende baya büyük bir şey sanmıştım diyebilirsiniz. Peki 2 ışık yılı neyi ifade ediyor. Şöyle ki; ışığın boşlukta bir yılda aldığı mesafeye 1 ışık yılı denir. Işık ise boşlukta saniyede yaklaşık 300 bin km hızla yol alır. Yani ışık 1 saniyede Dünya’nın etrafını 7 kez dolaşabilir. İşte bu inanılmaz hızına rağmen bir ışık demeti ancak 2 yıl boyunca yol alarak Güneş Sistemi’nin bir ucundan diğer ucuna varabilir. Şimdiden yorulduk. Fakat bu mesafeler sanki bir jet uçağına karşın yol almaya çalışan minik bir bebek adımı gibi. Hızlanmamız gerek. Yeryüzünden en uzakta bulunan insan yapımı nesne olan Voyager 1 uzay aracı bile 42 yıldır yol almasına rağmen henüz Oort bulutuna varabilmiş değil. Şimdi ölçeğimizi daha da büyütelim. Çok ama çok daha fazla. İşte burdayız. Burası bizimde içerisinde yaşadığımız Samanyolu Galaksisi. Ne kadar da muhteşem değil mi? Dünyadan 100 bin ışık yılı uzaklıktayız. Yani eğer bir ışık huzmesi olsaydık Samanyolu Galaksisi’nin tamamını yukarıdan görebilmemiz için 100 bin yıl boyunca seyahat etmemiz gerekecekti. Bir zamanlar evrenin sadece bu galaksiden ibaret olduğunu sanıyorduk. ışık

Evrenin sonu var mıdır?

Çünkü sadece bizim galaksimiz bile o kadar büyük ki bizi böyle bir yanılgıya düşürüyordu. Galaksimizin içinde dünyamız o kadar küçük kalıyor ki ona bu mesafeden bir toz, bir zerre dahi dersek abartmış oluruz. Samanyolunda 200 milyardan fazla bizim güneşimize benzer yıldızlar var. Ve o yıldızların etrafında dönen trilyonlarca gezegen. Ama durun. Evren ölçeğinde düşündüğümüzde bizim galaksimize de bir toz ya da zerre dersek abartmış oluruz. Çünkü galaksimiz evren ölçeğinde çok ama çok küçük kalıyor. Samanyolu benzeri milyarlarca başka galaksilerde var. Fakat en yakın galaksiler bile milyonlarca ışık yılı uzakta. Mesela bize en yakın galaksi olan Andromeda Galaksisi 2,5 milyon ışık yılı uzaklıkta. Saatte 1 milyon km hızla hareket ediyor. Dünyadan baktığımızda Andromeda’nın 2,5 milyon yıl önceki halini ancak görebiliyoruz. Çünkü yıldızlarından saçılan ışığın dünyamıza varması bu kadar uzun sürüyor. Fakat bu ne ki hiçbirşey. Andromeda bizim yan komşumuz. Daha uzakta başka galaksilerin bebeklik fotoğraflarını görmemiz bile mümkün. Komşu galaksimizle aramızdaki bağ o kadar kuvvetli ki yerçekiminin etkisiyle yaklaşık 4 milyar yıl sonra iki galaksi birleşerek tek bir galaksi haline gelecek. Bu birleşmeden sonra gökyüzündeki manzarayı hayal edebiliyor musunuz? Ve evren. Tüm galaksileri, yıldızları, gezegenleri, gaz bulutlarını, kara delikleri, nötron yıldızlarını uzay ve uzayda bulunan tüm madde ve enerji biçimlerini içeren bir bütün. Kainat. Yüzmilyarlarca galaksinin içinde bulunan yüzlerce milyar yıldızın etrafında dönen trilyonlarca gezegene ev sahipliği yapıyor. Henüz sınırlarını bilmiyoruz. Ancak bugünkü teknoloji ile gözlemleyebildiğimiz evrenin sınırları 93 milyar ışık yılı. Bu büyüklüğü asla anlayabilmemiz, algılayabilmemiz mümkün değil. Ve sürekli genişliyor. Bilim adamları büyük patlamayı göz önünde bulundurarak evrenin genişlemesinin gitgide ivme kaybettiğini ve bir gün genişlemenin durabileceğini düşünüyorlardı. Ya da en kötü ihtimalle bu genişleme ancak sabit bir hızla devam ediyor olmalıydı. Ancak daha sonra yapılan keşiflerle evrenin genişlemesinin yavaşlaması bir yana dursun sabit bir hızla bile devam etmiyordu. Aksine gitgide ivme kazanan, sanki otoyolda giden bir arabanın gaz pedalına sürekli daha fazla gaz veriyormuşçasına bir genişlemeydi bu. İşte bu genişlemenin hızı o kadar büyük ki henüz keşfedemediğimiz bazı galaksilerin ışıkları bizlere hiçbir zaman ulaşamayacak. Bunun sebebi genişlemenin ışık hızından bile daha hızlı olması. Henüz yanıbaşımızdaki Mars’a bile gidemedik. Gözlemlenebilir evrenin küçücük bir kısmına sıkışıp kaldık. Gece olduğunda pencerenizi açın ve gökyüzündeki nesnelere bir bakın. Evrenin derin tarihine ait bir fotoğraf göreceksiniz. Onlardan gelen ışıklar milyonlarca hatta milyarlarca yıl önce yola çıktı. Yakın gelecekte onları seyahat etmemiz pek mümkün görünmüyor. Fakat uzak gelecekte belki bizim torunlarımız uzay-zamanda solucan delikleri gibi kestirme bir yol bulup onları keşfe çıkabilir. İşte o zaman bu sonsuz, uçsuz bucaksız sanatın paha biçilmez anlamına varabilmemiz için yeni bir çağ başlayabilir.

Işık hakkında ilginç bilgiler

Bu kısa video’yu izleyerek Işık hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.

Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla

yorumlarınız Disqus tarafından saklanır.