Feminizm nedir? Feminiz ne zaman ortaya çıkmıştır?
feminizm nedir feminizmin tarihi feminist akımlar insan topluluklarını, kadının o topluluk içerisindeki konumuna göre çeşitli kavramlarla tanımlayabiliriz.
Kısa Bilgi
Feminizm nasıl ortaya çıkmıştır?
Örneğin antropologlar tarım öncesi çoğu avcı-toplayıcı toplulukları, kadının daha itibarlı olmasından dolayı anaerkil olarak tanımlarken, tarım topluluklarını ataerkil olarak tanımlarlar. Şimdi farklı toplumlarda kadının yerinin nasıl olduğuna daha sonrasında da feminist hareketlerin genel yapısına kısaca bir göz atalım Eski Türk toplumunda en önemli hakkın ana hakkı olduğunu görüyoruz. Ana hakkının diğer adının tanrı hakkı olarak geçmesi de garipsenmemeli. Çünkü İslam öncesi Türk inanışlarında kadın tanrıçalarının sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Arap seyyah İbni Fadlan 10. Yüzyılda Oğuz Türklerinin bulunduğu bölgeye bir seyahat yapmıştır. İbni fadlan’ın seyahat boyunca tuttuğu notlar, o dönemdeki Türk kadınlarının günlük yaşamları hakkında bizlere bilgi aktarıyor. Fadlan’ın aktardıklarına göre Oğuz kadınları ne kendi halkından nede yabancı erkeklerden kaçınma gereği duymazlar ve peçe takmazlar. Kadının eski toplumundaki yerini görmemiz için bir diğer örnek Avrupa Hun devletidir. Avrupa Hun devletine gelen yabancı elçileri Atillanın eşi Arıg Han karşılardı. Arıg Han siyasi ve idari toplantılarda hazır bulunurdu ve diğer devlet erkânı gibi bu toplantılarda söz sahibiydi. Şimdi farklı toplumlarda kadına verilen değere kısaca bir göz atalım. Geleneksel Çin toplumu, baba otoritesinin temel alındığı ataerkil aile sistemi üzerine kurulmuş, erkek egemen bir toplumdur. Bu erkek egemen toplumda, kadın, daima, dışlanan, aşağılanan ve önemi küçümsenen bir varlık olmuştur. Bu arada Geleneksel Çin aile yapısının Konfüçyus felsefesine göre şekillendiğini unutmayalım. “Karşıdan iki kişi geliyor sandım. Bir adamla karısıymış” sözünden de anlaşılacağı gibi Konfüçyusa göre kadın bir birey değildir. Bu felsefi anlayış kadını duyguları tarafından yönlendirilen, akılsız bir varlık olarak görür. Kadın güzelliğiyle erkekleri avlayan bir tuzaktır. Antik yunan toplumunda kadın ister Aristokrat isterse sıradan bir aileden gelsin devlet görevlerine talip olması söz konusu değildi.
KAdın hakları ne zaman ortaya çıkmıştır?
Kadınların erkekler gibi eğitim alması, okuma yazma bilmesi, siyaset veya sanatla uğraşması nadirdi. Fakat tüm toplumsal baskılara rağmen bu dönemde İskenderiyeli Hypatia ve Krotonlu Theano gibi kadın filozoflar hem felsefeyle uğraşmış hem de öğrenci yetiştirmişlerdir. Ortaçağda kadınlar, tarihte hiç olmadığı kadar zorluk çekmişlerdir. Bu dönemde bir kadın şunları yapması durumunda cadılıkla suçlanıp ruhu huzura ersin diye yakılıyordu: Vücudunda belirgin bir doğum lekesi bulunmak, Kilisede ayin sırasında esnemek Kutsanmış bir göle elleri ve ayakları bağlı olarak atılan bir kadının suya batmaması Büyü yapıldığına inanılan bir sara hastasına, cadı olduğu varsayılan kadın yaklaştırılarak hastanın verdiği tepkiye bakmak. Sanayi devrimiyle birlikte kadınlar artık çalışma hayatına katılmaya başladı. Fakat bu durum, kadının statüsüne veya refahına katkı sağlayacağına, onu daha da sömürülecek bir hedef haline getirmiştir. Kadın hapsolduğu evden çıkmıştır fakat kendisini daha korkunç bir hapishane bulmuştur. Bu hapishane, onu günün 16-17 saati acımasız koşullarda çalışmaya zorlayan fabrikalardır. Üstelik bu sömürü karşısında, erkeklerle aynı işi yapmalarına karşın daha az maaş alıyorlardı. İşte feminizm böylesi bir tarihsel sürecin sonucunda şekillendi. Feminizmi, genel olarak kadın- erkek ayrımcılığına her anlamda net olarak karşı çıkan, cinsler arasında siyasal, ekonomik ve toplumsal eşitliği savunan özgürlükçü siyasi bir görüş veya ideoloji olarak tanımlamak mümkündür. Feministler açısından verdikleri mücadelenin amacı erkek düşmanlığı değil, cinsiyete dayanan sömürü ve baskıyı sona erdirerek kadın özgürlüğünü sağlamaktır. Tarihsel süreç içerisinde feminist ideolojiler diğer tüm akımlar gibi çeşitli dallara ayrılmıştır. Şimdi kısaca bunlara göz atalım. Liberal feministler, aile kavramını savunmakla beraber aile içi iş bölümünde kadın ve erkeğin eşitliğine inanırlar. Kadın ve erkek bir ailede birbirlerinin hem yardımcıları hem de tamamlayıcılarıdır. Liberal feministler evliliği, korunması mutlaka gerekli bir insani kurum olarak görürler. Liberal feminist hareketler sanayi devriminden sonra ortaya çıkmış ilk feminist hareket olarak dikkat çeker. Liberal feministlerin temel istekleri şunlardır: Kadınlara oy kullanma yetkisi verilmelidir. İş hayatında kadınlara fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Erkeklerin kadın üzerindeki egemenliğine son verilmelidir.
Feminizm Nedir?
Kadınlarda erkekler gibi sosyal, ekonomik ve siyasi her alana girebilmelidir. Hatta kadınlar da asker de olabilmelidir. Sosyalist feminizm, kadının özgürlüğüne kavuşabilmesi için ataerkil toplumsal yapıların ve bunu destekleyen kapitalist sistemin ortadan kaldırılmasını savunur. Sosyalist feministlere göre kapitalizm ve ataerkil yapı bir araya gelerek kadını ezen bir güç haline gelmiştir. Kadının özgür olabilmesinin tek yolu bu iki yapının ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Marksist feministler, geleneksel aile tipinin kadını eve hapsederek, sadece ev işi yapmaya ve çocuk yetiştirmeye zorladığını ileri sürer. Kadını özgürlüğe ulaştıracak tek yolu, kadını üretim alanına sokmak ve özel üretim alanı olan ev işi ve çocuk bakımını toplumsallaştırmaktır. Bunun için çocuk yetiştirmek üzere çeşitli kurumların açılması önerilmiştir. 1970’lerin başında ortaya çıkan Radikal feminist hareket, kadının baskı altında olmasının ve kadın erkek arasındaki çelişkinin temelde aile kurumundan türediğini savunmaktadır. Aile, ataerkil düzen içinde kadınları erkeklere hizmet etmeye ve bu rolü kabul etmeye şartlandıran ve zorlayan erkek egemen ideolojinin bir ürünüdür. Bu nedenle kadının özgürleşmesine giden ilk eylem ailenin ortadan kaldırılması olacaktır. Postmodern Feminizm Marksist, liberal, sosyalist feminizmlerde olduğu gibi kadın sorunlarının genelleştirilmesi ve her kadının sanki aynı sorunları yaşıyormuş gibi feminist teorilere konu edilmesine karşıdır. Evrensel anlamda kadın haklarından söz etmek yerine batılı kadın, üçüncü dünya kadını, siyahi kadın gibi çoğulcu kadın hakları kategorilerinden söz etmeyi daha doğru bulmaktadır. Sonuç olarak tüm feminist hareketlerin ortak olarak karşı çıktıkları tek şey geleneksel bağnaz kadın anlayışıdır. Geleneksel anlayışa göre kadın fiziksel olarak erkekten daha zayıf olduğu için kadın ve erkek eşitliğinden söz edilemez. Fakat feminist hareketlerin talep ettiği kadın ve erkek eşitliği, fiziksel anlamda değil sosyal, siyasi ve ekonomik bir eşitliktir. Onlara göre böylesi bir eşitlik talebini, kadının fiziksel zayıflığından yola çıkıp reddetmek kadar aptalca bir düşünce olamaz.
Kadın hakkında ilginç bilgiler
Bu kısa video’yu izleyerek Kadın hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla