Atom Bombası Nedir?
Eskiden sadece ok ve yay, kılıç ve kalkan vardı.
Kısa Bilgi
Silahlar nasıl keşfedilmiştir?
Sonra daha uzağı vurmak istediler. Hep biraz daha uzak, biraz daha güçlü. Savaşın bu temel ihtiyacı komutanları ve devlet başkanlarını yüzlerce yıldır ağır silah teknolojisini kullanmaya zorladı. Silah teknolojisi evrim geçirdikçe, savaşlarda evrim geçirdi. Bir zamanlar, yayından çıkan okun kimi vurduğunu gören insanoğlu, bugün tonlarca ağırlıktaki nükleer başlıkları gönderdikleri yerlerde kimi vurduğunu görmek bir yana dursun attığı bombanın dehşet verici yıkıcı etkisine kendisi bile şaşırır oldu. İşte bunun en büyük örneği Dünya üzerinde patlatılmış en büyük ve en güçlü nükleer silah olan AN602 kod adlı Çar Bombasıydı. Namı diğer Bombaların Kralı. Nükleer enerji fikrinin babası ve ilk nükleer zincir reaksiyonunu tasarlayan Macar asıllı fizikçi Leo Szilard, 1939 yılında yazdığı mektubunu, arkadaşı ve iş ortağı olan Albert Einstein’a imzalatarak ABD başkanı Roosevelt’e gönderdi. Leo mektubunda Nazi Almanyasının atom bombası üzerine çalışmalar yaptığını ve vakit kaybetmeden ABD’nin de nükleer programını başlatması gerektiğini yazmıştı. Bu mektuptan 3 yıl sonra New Mexico’da Manhattan Projesi başlatıldı ve 16 Temmuz 1945’te ilk atom bombası testi olan Trinity gerçekleştirildi. Bu deneme atom çağının başlangıcıydı. 30 Nisan 1945’te artık yenilgisi kesinleşen Nazi Almanyası ve Hitler’in de intihar etmesiyle nükleer savaş tehdidi ortadan kalkmış olsa da ABD 2. Dünya Savaşı’nı bitirmenin en kestirme yolu olarak geliştirdiği atom bombalarını kullanmayı seçti. 6 Ağustos 1945’te Hiroşima ve 3 gün sonra da Nagasaki atom bombalarının ilk kurbanları olarak tarihe geçtiler. Bu hamle hem savaşı bitirdi hem de ABD’nin süper güç olma konusundaki adımlarından biri olarak Sovyetler Birliği’ne önemli bir gözdağı verdi. Dönemin ABD Başkanı Harry Truman, SSCB lideri Josef Stalin’e hitaben “Artık bizim nükleer bombamız var” diyecekti. Sovyetler Birliği elbette bunun altında kalmadı. Hemen onlarda bir nükleer silahlanma çalışması başlatarak ilk atom bombaları olan RDS-1’i 1949 yılında test ettiler. Artık nükleer silahlanma iki ülke arasında bir yarış haline gelmişti. ABD daha büyüğünü yapmalıydı. Sonra Sovyetler daha da büyüğünü… Artık sıra termonükleer silahlara gelmişti. Yani Hidrojen bombalarına. ABD ve Sovyetler Birliği ilk hidrojen bombalarını 1950 lerin başlarında patlattılar.
Atom bombası nasıl bulunmuştur?
1955 yılında Albert Einstein ve Bertrand Russell öncülüğünde, 21 bilim insanının da imzasının bulunduğu Russel-Einstein bildirisi okundu. Bildiride kısaca, Rusya’nın ve ABD’nin nükleer denemelerinin dünyaya ciddi zararlar verdiği, olası bir nükleer savaşın kazananının olmayacağı ve insanlığın yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısı yapılıyordu. Ancak buna rağmen iki süper gücün birbirlerine üstünlük sağlama yarışı devam etti. İşte bu yarış artık öyle bir noktaya gelmişti ki Sovyetler Birliği daha önce hiç yapılmamış, bırakın bir şehrin üzerine atılmasını ıssız topraklarda, engin okyanuslarda denenmesi bile büyük riskler barındıran bir nükleer silah geliştirmek istedi. Josef Stalin’in yerine gelen Sovyetler Birliği lideri Nikita Khrushchev’in emriyle geliştirilen bu yeni nükleer silah 30 Ekim 1961 yılında Sibirya’nın kuzeyinde, Novaya Zemilya adasında Sovyetler Birliği tarafından test edildi. Bütün dünyanın gözlerini Sovyetler Birliğine çeviren bu patlama, dünya üzerinde patlatılmış gelmiş geçmiş en güçlü bombanın ta kendisiydi. Termonükleer silahların kralı olan Çar Bombası Tsar Bombası 27 ton ağırlığında, 8 metre uzunluğunda, 2.1 metre çapında devasa bir canavardı. Aslında ilk tasarlandığında 100 MT gücündeydi. Yani patlatılanın 2 katı gücünde. Ancak böyle bir bombayı patlatmak hem nükleer serpinti açısından, hem de etki edeceği alan bakımından çok riskli olacaktı. Üstelik bombayı atan uçağın da şok dalgasından kaçması zor bir hal alacak ve mürettebatın hayatını tehlikeye sokacaktı. Bu yüzden bombanın gücü yarıya yani 50 MT’a indirildi. Buna rağmen bombayı atan uçağın kaçabilmesi için 800 kilogram ağırlığında ve 1600 metrekare genişliğinde bir paraşüt bombaya takıldı ve düşüşü yavaşlatıldı. Çar Bombası, Hiroşima ve Nagasaki’de patlayan bombaların toplamından 1500 kat daha güçlüydü. Ortaya çıkardığı enerji 50 milyon ton TNT patlamasına eşdeğerdi. Patlamada ortaya çıkan şok dalgaları dünyanın çevresini üç kez dolaştı ve neredeyse bin kilometre uzakta Finlandiya ve Norveç’te bile bazı evlerin camlarının kırılmasına sebep oldu. Patlamanın yaydığı ısı 100 kilometre uzakta dahi üçüncü derece yanıklara sebep olabilecek düzeydeydi. Test alanından 55 kilometre uzaktaki Severny’de binalar yerle bir oldu. Patlamayla oluşan ateş topu 8 kilometre çapına kadar ulaştı. Ve oluşan Mantar Bulutu yeryüzündeki en yüksek dağ olan Everest dağının neredeyse 7 katı olan, 64 kilometre yüksekliğe, ve 40 kilometre genişliğe kadar ulaştı. Termonükleer bombalar, atom bombalarının aksine atom çekirdeğinin parçalanmasıyla değil, birleştirilmesiyle ortaya çıkan enerjiyi kullanırlar. Atom çekirdeğini birleştirmek, parçalamaktan çok daha büyük bir enerji ortaya çıkarır. Atom bombalarında kullanılan çekirdek bölünmesi olayına fisyon, hidrojen bombalarında kullanılan çekirdek birleşmesi olayına ise füzyon denir. Hidrojen bombası, hidrojen atomunun izotopları olan döteryum ve trityumu kullanır.
Atom Bombası nasıl çalışır?
Bu iki izotop birbirleriyle çarpıştırılıp “füzyon” yöntemiyle aynı Güneş’in merkezinde olduğu gibi helyum’a dönüştürülürler ama bu olay sadece 50 milyon derecede oluşmaya başlar. İşte bu yüzden de bu silahlara “termonükleer bomba” denir. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme ve sıcaklık hidrojen bombasının içerisinde bulunan küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Bu gördüğünüz websitesi dünya üzerinde herhangi bir noktada gerçekleşebilecek bir nükleer patlamanın bilançosunu tahmin ediyor. İstanbul kız kulesi üzerinde gerçekleşebilecek olası bir çar bombası benzeri termonükleer silah patlaması durumunda gördüğünüz kırmızı alanda kurtulan olmadığı gibi, mavi alan içerisinde de kurtulan yok denecek kadar az olacak ve tüm binalar yıkılacaktır. Yani Başakşehirden Sultanbeyliye kadar inanılmaz bir yıkım. Ayrıca İstanbul’un neredeyse tamamında hatta Yalovadaki insanlarda bile 3. Derecede ciddi yanıklar olacak ve birçok binada yıkılacaktır. Böyle bir bombanın patlaması durumunda 7,5 milyon insan hayatını kaybedecek, 2,5 milyondan fazla insan ise yaralanacaktır. İşte insanoğlunun hırsının ve acımasızlığının geldiği son noktaydı bu bomba. Sovyetler bu bombayı patlattıktan sonra kendileri bile patlattıkları bombanın dehşetine düştü ve bir daha bu kadar güçlü bir denemede bulunmadılar. Çünkü olası bir savaş durumunda bile bu denli büyük bir bomba patlatmak mantıklı olmayacaktı. Bu soykırım demek olurdu. Savaşlar, karşı devletlerin askeri ve siyasi gücünü yok etmek için yapılmalıydı. Tüm insanlığı yok etmek için değil. Her ne kadar böyle söylense de atom çağının başlaması güç savaşlarının karakteristiğini büyük ölçüde değiştirdi ve artık büyük güçlerin olası bir savaşa girmesi, tüm insanlığı tehdit edecek. 2. Dünya Savaşı sonunda atom bombasının kullanılması, nükleer silahlanmayı meşru hatta zorunlu bir hale soktu ve dünya artık nükleer silahlarla yaşamaya alışmak zorunda. Keşke bunu söylemeye mecbur olmasak. Ama bugün dünya üzerinde soğuk savaş döneminden beri üretilen nükleer başlıklara sahip bir çok ülke var. Bunlardan beşi Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması uyarınca “nükleer silahlı devlet” olarak kabul edilen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin. Ne kadar ironik değil mi? Nükleer silahların yayılmasını önlemek için daha fazla nükleer silah üretmek. Üstelik depolarında insanlığı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silah tutanlar hiç çekinmeden, nükleer program başlatan diğer ülkeleri dünyayı güvensizleştirmekle suçluyorlar. Umarım hiçbir zaman hiçbir ülke nükleer silah kullanmayı gerekli görecek bir bahane üretmez. Çünkü hiçbir gerekçe tüm insanlığın hayatını tehlikeye atabilecek bir savaşın başlamasına sebep olacak kadar geçerli olamaz.
Nükleer hakkında ilginç bilgiler
Bu kısa video’yu izleyerek Nükleer hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla