Sosyopatlığın özellikleri nelerdir?
Joker Sosyopat mıdır?
Kısa Bilgi
Joker Sosyopat karakter midir?
Dark Knight’ın Joker’i. Heath Ledger’ın hayat verdiği sinema tarihinin en ses getiren karakterlerinden biri. Neden Dark Knight’ın Joker’inden bahsediyorum da diğerinden değil? Çünkü bu Joker’in PLANI YOK. SEBEPSİZ. SONUÇSUZ. AMAÇSIZ. Kötülüğe gönül vermis bir karakter. Ama nedense çok sevdik biz bu Joker’i. Sebepsiz şiddete başvuran, adam öldüren, bir şehri anarşiye kurban etmek isteyenbir karakteri. Bir SOSYOPATI. Çok garip değil mi? Aslında değil. Çünkü Joker’i sevenleri iki gruba ayırırsak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. İlk grup ki bu en kalabalık grup, bu Joker’i bir hayal ürünü olarak görenler, gerçek hayatta yaptıklarını asla tasvip etmeyenler, ortadaki hikayeyi ve oyunculuğu takdir edenlerdir. Olay örgüsü, anlatımı, oyuncu ile karakterin bütünleşmesini. İkinci grup ise biraz daha farklı. Bu gruptaki insanlar bu filmdeki karakterle kendilerini özdeşleştirenler. Bu karakterde kendini bulanlar. Duygularının bir nevi ifadesini görenler. Gerçek SOSYOPATLAR… Çok kullanılan, çok duyduğumuz bir terim. Agresif gördüğümüz, şiddete meyilli ve hatta genel olarak sevilmeyen insanlara hiç düşünmeden taktığımız bir lakap gibi adeta. Psikopat da aynı şekilde. Kafamıza göre insanları sosyopat veya psikopat olarak yaftalıyoruz. O yüzden detaylıca konuşmadan şu yanlış anlaşılmayı bir giderelim. Bu terimleri büyük çoğunluk yanlış kullanıyor. Yanlış biliyor. Bir kere sosyopatlık ve psikopatlık birer kişilik bozukluğudur ve aslında ikisi de Antisosyal Kişilik Bozukluğunun farklı tiplerdir. Bu nedenle bu bozukluğun en yaygın şekilde bilinen tipleri olan Sosyopatlık veya Psikopatlıktan bahsetmeden önce Antisosyal Kişilik Bozukluğu nedir ne değildir onu bir konuşmamız lazım. Belirtilerini konuşalım, hayatınızda bir sosyopat olup olmadığını nasıl ankayabileceğinize örneklerle bakalım. Sadece ABD’de 7.6 milyon kişinin bu bozukluğa sahip olduğu düşünülüyor. Ancak bazı bilim insanları bu sayının biraz abartıldığı görüşünde. Çünkü sadece öfke patlamaları, kurallara uymama gibi belirtilere sahip olsa bile bir insanın bu bozukluğa sahip olduğu düşünülebiliyor. Ama asıl belirtiler çok daha derin ve rahatsız edici olabiliyor. Birazdan bahsedeceğim. Ama bu bozukluk aslında çocuklukta ortaya çıkmaya başlıyor ama genellikle çok geç tanı konuyor. Özellikle bu bozukluğa sahip çocuklarda öfke patlamaları, hayvanlara karşı zalimce davranışlar ve çevresindekilere ve özellikle arkadaşlarına karşı zorbalık gibi davranışlar gözlemleniyor. Yetişkinlikte ise sonuçlar hem kişi hem de çevresindekiler için çok daha yıkıcı olabiliyor. Çünkü bu kişiler tehlikeli aktivitelere çok daha rahat girişebiliyor, suça karışma oranları çok daha yüksek ve çoğunlukla zarar verdikten sonra herhangi bir pişmanlık belirtisi bile göstermiyorlar. Daha detaylı olarak da belirtiler şu şekilde: Antisosyal Kişilik Bozukluğu olan kişiler: • Sosyal normlara uyamadığı ve başkalarının haklarına duyarsız olduğu için sık sık yasaları ihlal ederler. • Çoğunlukla fevri hareket ederler ve eylemlerinin sonuçlarını düşünmezler. • Çok agresiflerdir ve bu agresiflik sık sık şiddetle sonuçlanır.
Sosyopatlığın özellikleri nelerdir?
• Başkaları ile empati kurmakta çok zorlanırlar. Başkalarının düşünceleri, duyguları ve isteklerine duyarsız olma sonucunda başkalarının haklarını göz ardı eder ve umursamazlar. sonrasında asla pişmanlık duymazlar. • Başkaları ile ilişki kurmakta çok zorlanırlar ve kendi çocuklarına karşı zorbalık veya umursamazlık gösterirler. • Kendi çıkarları için çok sık yalan söyler ve başkalarını aldatmaya çalışırlar. Bu belirtiler genel anlamda Antisosyal Kişilik Bozukluğuna sahip kişilerin gösterdiği belirtiler. Fakat Sosyopatlık ve Psikopatlık söz konusu olduğunda biraz daha detaylı konuşmamız lazım. Aralarındaki farklar neler ve hayatınızda bir sosyopat veya psikopat varsa nasıl anlarsınız ona bakalım. Öncelikle bir Sosyopat ile Psikopat arasındaki farkı şöyle listeleyebiliriz aslında: Bir sosyopat Başkalarını umursamadığını açıkça gösterir size. Psikopat ise ilgileniyormuş gibi yapar. Sosyopat çok agresif ve fevri davranır, sinirli ve öfkelidir. Psikopat ise çok sakin görünebilir ama başkalarının rahatsız olduğunu anlamaz. Sosyopat ne yaptığının gayet farkındadır ama sürekli mantıklı bir açıklaması vardır. Psikopat ise genellikle çok yüzeysel ilişkiler kurar, açıklama yapmasına gerek kalmaz. Sosyopatların genellikle normal bir işi veya aile hayatı olmaz. Psikopatlar ise bir suç işleseler bile çok sıradan ve normal bir yaşam sürerek bunu bir paravan olarak kullanır. Sosyopatlar duygusal bağlar kurabilir ancak psikopatlar hakiki bir duygusal ilişki kuramaz ancak aşk konusunda kendi tarzlarında severler karşısındakini. Psikopatlık o nedenle daha zor anlaşılır ve genellikle en yakınındakiler bile çok ciddi bir suç işleyene kadar tanıyamazlar. O nedenle haberlerde bazen “hiç öyle bir insan değildi” cümlesini duyarız. Öyle bir insan değildi çünkü başkasının bu şekilde düşünmesini sağlayacak kadar iyi bir oyuncu olabilir bu kişiler. Ama sosyopatlığı anlamak biraz daha kolaydır. Hayatınızda bir sosyopat varsa size birçok sinyal verir. Bunlardan bazıları ise şu şekilde: Genellikle çok ilgi çekici ve karizmatik olabilirler. En belirgin özelliklerinden biridir bu sosyopatların. İstediklerini elde etmek için çekicilik ve manipülasyon kozunu kullanırlar. Bunu da davranışlarındaki samimiyetsizliğe bakarak anlayabilirsiniz diyor Edelman isimli bir psikolog. Biraz içgüdülere güvenmek gerekir diyor. Onun dışında az önce de bahsettiğim gibi asla pişman olmazlar. Misal bir sosyopatı yalan söylerken yakaladınız. Normal bir insan bu noktada yanlışını anlar ve özür diler ama tüm yalanlara ve kanıtlara rağmen bir sosyopat elindeki bütün kozları kullanarak “sizin yanlış anladığınızı” sizin haksız olduğunuzu size anlatmaya çalışır. Ve genellikle de başarılı olur. Siz kendinizden şüphe duymaya başlarsınız. Dr. Edelman bu konuda şunları söylüyor: “Bu kişiye yalanının sizi ne kadar incittiğinizi söylemenizin bir anlamı yok. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermedikleri için bir daha yalan söylememeleri için hiçbir sebep yok”. Diğer taraftan bir sosyopatla herhangi bir ilişki içindeyseniz şunu fark etmişsinizdir: Her şey ama her şey sizin hatanızdır ve asla haksız değillerdir. Her ne olursa olsun hatalarından ötürü özür dilemektense suçu başkalarına atmayı, manipüle etmeyi tercih ederler. Bunun için de “kafa karıştırma” taktiğini sık sık kullanırlar. “Lafları çarpıtmak” en önemli belirtilerden biridir. Mesela bir sosyopat bir şey söyleyip bir süre sonra o şeyi asla söylemediğine sizi inandırır. Bu kişi patronunuzsa mesela sizin herhangi bir başarınızın kredisini kendisi toplayabilir ve bunu o kadar profesyonel şekilde yapar ki siz de işi aslında onun sayesinde bitirdiğinizi düşünürsünüz. Ya da iş arkadaşınızsa sizinle ilgili bir dedikodu yayar ve yayıldığında da sizinle birlikte inanılmaz şaşırmış gibi yapabilir. Bir sosyopatı anlayabilmenin en önemli belirtilerinden biri de tehditlerdir. Genellikle intihar edeceklerinden bahsederler ya da size “bunun için pişman olacaksın” gibi sözler söyleyerek sizleri yanlarında tutmaya çalışırlar. Bununla birlikte yine kafa karıştırma taktiklerinden biri olarak sizi iltifatlara boğmaktan hiç geri durmazlar. Hatta siz de biraz “fazla” olduğunu hissedersiniz ama iltifatlar iyi hissettirdiği için göz ardı etmeye meyilli olur insanlar. Mesela kısa süredir tanımanıza rağmen sizinle zaman geçirmekten zevk aldığını söylemek yerine “Tanıdığım en inanılmaz insansın ve sensiz bir hayatı düşünemiyorum bile” diyebilirler. Son olarak çok önemli bir gösterge de sadece size karşı iyi olması.
Sosyopatlık nasıl anlaşılır?
Yani mesela normalde hiç sevilmeyen, doğru düzgün ilişkiler kuramayan, iş yerinde, okulda vs. hiç sevilmeyen bir insandır ama size inanılmaz iyi davranıyor olabilir. Başka bir psikolog olan Dr. Klapow şöyle söylüyor: “Sadece size nasıl davrandığına değil, çevresindekilerle olan ilişkisine ve başkalarının kendisi hakkında genel anlamda ne düşündüğüne de odaklanmayı unutmayın”. Bunun için özellikle kendisine hizmet eden insanlara, örneğin bir garsona, temizlik görevlisine karşı davranışlarını iyi gözlemlemeniz gerekiyor. Tüm bunların ötesinde psikologlar “içgüdülerinize güvenmenin” önemine vurgu yapıyor. Kişinin aurası, yaydığı elektriğe odaklanmanın insana gerekli mesajı vereceğini söylüyorlar. Yani eğer bir insandan her şeye rağmen “negatif bir elektrik” alıyorsanız bunun altında içgüdülerinizin size söylediği bir şey olma ihtimali çok yüksek diyorlar. Kişinin kendisi ve çevresi için hayatı çok zorlaştıran bu bozukluğun nedeni konusunda ise ortak bir görüş yok maalesef. Ama genel görüş genetiğin çok önemli bir rol oynadığı ama ailede gördüğü ilgi, sevgi ve saygının belirleyici olduğu yönünde. Bir kişi genetik yatkınlığa sahip olsa da sevgi dolu bir aile ortamında bu bozukluğu kontrol altında tutmayı öğrenebilir ve çok normal bir hayat sürebilirler deniyor. Şimdi size birkaç soru soracağım. Verdiğiniz cevaplara göre bir “öz değerlendirme” yapabilir ve eğer belirtiler fazlaysa asıl yapılması gerekeni yapıp uzman bir psikolog veya psikiyatristten yardım alabilirsiniz. Bu testin genellikle yetişkinler üzerinde uygulandığını ve tekrar söylüyorum “tıbbi bir geçerliliği olmadığını ve bir tanı yöntemi olarak kullanılamayacağını” unutmayın. Şimdi sorulara evet veya hayır şeklinde cevap vermeniz ve gerçekten dürüst olmanız gerekiyor. Kişisel çıkarınız ya da sırf zevk için başkalarına yalan söyler veya başkalarını kandırır mısınız? Fevri hareket eder misiniz ya da gelecek için plan yapmakta zorlanır mısınız? Sürekli sorumsuz davranan bir insan mısınız? Yani iş ya da okul ile ilgili veya finansal yükümlülüklerinizi yerine getirme konusunda sık sık sorun yaşıyor musunuz? Yasalara uyma konusunda sorun yaşıyor musunuz ve daha önce bir suç işlediniz mi? Ölüm, hastalık vs. gibi zor zamanlar yaşayan insanlar ile empati kurma konusunda sorun yaşıyor musunuz? Başkalarının duygularını incittiğinizde suçluluk veya pişmanlık duyar mısınız? Agresif bir insan mısınız? Sık sık şiddete başvurur musunuz? Kendinizin veya başkalarının güvenliğini düşünmeden riskli veya tehlikeli davranışlar gösterir misiniz? Hayatınızdaki insanlardan veya karşılaştığınız insanlardan kendinizi daha üstün görüyor musunuz? Kendi çıkarınız için başkalarını manipüle etmek için oyunlara başvurur musunuz? Bu sorulardan en az 3’üne evet yanıtını verdiyseniz Antisosyal Kişilik Bozukluğu belirtileri gösteriyor olabilirsiniz. O nedenle az önce de söylediğim gibi ilk fırsatta uzman yardımı almanız gerektiğini ve yardım ile birlikte insanların çok normal ve sorunsuz bir hayat yaşayabildiğini unutmayın. Tüm belirtileri ve örnekleri düşündüğümüzde bu bozukluğun düşündüğümüzden de yaygın olduğunu görebilirsiniz. Televizyonlarda gündüz kuşağında, Müge Anlı gibi programlarda gördüğümüz birçok tip de bunu bize kanıtlıyor aslında. Az önce bahsettiğim belirtilerle birlikte değerlendirdiğinizde sürekli yalan söyleyen, milyonlarca kişinin karşısında olduğunun farkında olmasına rağmen yalanını büyük bir ciddiyetle sürdüren ve herkesin kendisine inanmasını bekleyen tipler tam da gözümüzün önündeki örnekler aslında. Bu tip bir bozukluğu olduğunun farkında olan insanlar bile “ayıplanma ve dışlanma” korkusuyla yardım almaktan korkuyor ve çekiniyorlar. Asıl çekinilmesi gereken tüm örneklerde gördüğümüz gibi “psikolojik yardım almayanlardır”. Bu konuyu araştırırken bir arkadaşımızın bir yorumda bahsettiği film de hemen aklımda canlandı ve belirtiler ve sonuçlar açısından bayağı iyi bir örnek oluşturdu. We Need to Talk About Kevin filmi bu konuda film önerisi olabilir. Genetik ve yetiştirme etkilerinin bir sosyopatın ne tür bir yola sapabileceğini bize gösteriyor adeta.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla