IMF ülkemizde neden istenmiyor?
İkinci dünya savaşı sonrası Türkiye'nin de dahil olduğu 44 ülke tarafından Bretton Woods konferansı düzenlenmiştir.
IMF ülkemizde neden istenmiyor?
Bu konferans sonucunda dünya çapında iki önemli mali kuruluş olan İmf ve dünya bankasının kurulması kararlaştırılmıştır. Konferans sonunda imf nin uluslar arası ekonomiyi ve ticari ilişkileri istikrarlı hale getirmesi için bir takım kararlar alınmıştır. Bu kararlara göre imf, ekonomik sıkıntı çeken ülkelere ABD doları üzerinden yeterli miktarda para aktararak ekonomik kriz içindeki ülkelerin domino etkisiyle küresel bir çapta bir kriz yaratmasının önüne geçilecekti. Böylelikle İmf, Mart 1947 yılından itibaren faaliyetlerine başlamıştır. İmf’nin misyonu kuruluş amaçlarında belirlenmiş ve çeşitli tarihlerde bazı değişikliklere uğramıştır. 1997 yılında Güneydoğu Asya bölgesel krizinin dünya ekonomisini oldukça sarması sonucu imf’nin görev dağılımı genişletilmiş, daha önce dünya bankasının sorumluluğunda olan birçok konu imf’ye devredilmiştir. IMF’nin kredi sağladığı ülkelerdeki ilgi alanları şöyledir: krizdeki ülkenin para politikası, bütçe açığı, enflasyonu ve dış borçlanmasıyla ilgilenmek. Ayrıca ülkenin parayı nereye harcadığı, devlet bütçesinin nasıl oluşturulduğu ve ülkedeki mali kuruluşların yapısıyla ilgilenmektir. IMF’nin bu ilgilerinin temelinde iki neden vardır. Birincisi verdiği borcu güvenli bir şekilde geri alma İkincisi ülkedeki krizin küresel ekonomi için tehdit oluşturmayacak düzeye getirilmesidir. Fakat imf karşıtları üçüncü bir nedenden bahseder. Onlara göre imf’nin en büyük amacı, ekonomik sorun yaşayan ülkedeki tüm devlet kuruluşlarını özelleştirerek küresel sermayeye açmaktır. Küresel ekonomi birbirine bir zincir gibi bağlıdır. Bir ülkede engellenemeyen ekonomik kriz küresel çapta domino etkisi yaratabilir. Bu açıdan imf, birbirine sıkı sıkıya bağlı ekonomik sistemlerin riske girmemesi için krizde olan ülkelere belirli şartlar altında fon sağlayan bir kuruluştur. İmf ekonomisi batık veya sorunlu ülkelere en düşük düzeyde kredi veren bir kuruluştur.
IMF neden sevilmez?
Verdiği borç karşılığında krizdeki ülkenin uymasını istediği ekonomik programlar çoğu zaman ağırdır. İmf karşıtlarına göre, imf’nin ekonomik programları çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanır. Özellikle Bolivya ve Arjantin ekonomilerinin imf ile anlaştıktan sonra daha da kötüleşmesini örnek verirler. Bir ülke imf fonuna ne kadar para aktarmışsa imfnin politikalarını etkileme gücü olan yönetimdeki oy oranı artar. İmf’ye üye olan ülke sayısı günümüzde 188’dir. imf üzerinde en etkili olan ülke yüzde 17 oy oranıyla ABD dir. Amerika, Japonya ve Avrupa Birliği ülkelerinin oy oranı yüzde ellinin üzerinde olduğu için imf politikalarını yönlendirme bu ülkelerin elindedir. Bazı ülkelerin oy gücü şu şekildedir: Türkiye 0.95, Sudi Arabistan 2.02, Güney Kore 1.73, Meksika 1.80, Hollanda 1.77, İspanya 1.92, Çin 6.09, Brezilya 2.22, İran 0.74, Rusya 2.59, Venezüella 0.77 İmf bir ülkeye borç vermeden önce stand by anlaşması yapar. Bu anlaşma ülkenin borç para alması için imf nin ileri sürdüğü ödeme planını da kapsayan bir dizi şartları onaylamasıdır. İmf borç verirken ödemesi gereken paranın tamamını bir defada vermez. Bu parayı belli yıllara bölerek ödemeyi tamamlar. Bunun için imf yetkilileri devamlı bir şekilde borçlu ülkeyi ziyaret ederek anlaşmaya uyulup uymadığını kontrol eder. Eğer anlaşmaya uyulduğu kabul edilirse ülkenin alması gereken kredi dilimlerini serbest bırakır. Parayı alan ülke stand by anlaşmasında kabul ettiği şartların tamamını yerine getirirse sorunsuz bir şekilde istediği krediyi alabilir. Aynı konferans sonucu kurulması kararlaştırıldığından dolayı isimleri Bretton Woods ikizleri olarak anılan Dünya bankası ve imf arasında ortak yönler olduğu gibi çeşitli farklılıklar da vardır. Her iki kuruluşun fikir babası ünlü ekonomist john maynard keynestir. IMF borçlarını ödemekte güçlük çeken ülkeler için kısa vadeli kredi sağlar.
IMF’nin kuruluş amacı nedir?
Yani kısacası küresel çapta oluşabilecek ekonomik krizlerle mücadele eder. Dünya bankasının ilk kurulma amacı ikinci dünya savaşından sonra Avrupa ülkelerindeki alt yapıların ve enerji hatlarının tekrar imarını sağlamaktı. Fakat zamanla görev alanı ve tanımı yenilenmiştir. Günümüzde ise, Dünya bankası gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerde yoksulluğu azaltmak için finansman sağlamaktadır. Fakir ülkelerdeki okulların, yolların, alt yapıların ve enerji hatlarının imarını sağlamak Dünya bankasının temel hedefleridir. Günümüzde dünya bankasına
üye olan ülke sayısı 188’dir. Bu ülkelerden 11 tanesi dünya bankasının toplam sermayesinin %55’ine sahiptir. Bir ülkenin dünya bankasına üye olabilmesinin ön koşulu imf ye üye olmasıdır. IMF’nin başkanı adet olarak
Avrupalı ülkelerden seçilirken, dünya bankasının başkanı olmak için ABD vatandaşı olmak gerekmektedir. Günümüzde her iki kuruluşa karşı olan bir muhalefetin giderek arttığını görüyoruz. Muhaliflere göre hem dünya bankası
hem de imf kriz altında bulunan ülkelerdeki ekonomik koşulları daha da çözülmez duruma getirmektedir. Bu iki kuruluşun ülkelerin alt yapılarını özelleştirip yerli sermayeyi bitirerek ülkeleri küresel sermayeye peşkeş
çektiği iddia edilmektedir. Bu arada imf ile Türkiye ilişkisine bir göz atalım. Türkiye Cumhuriyeti IMF ile ilk borç ilişkisini 1958 yılında Adnan Menderes döneminde başlatmıştır. Fakat ilk stand by anlaşması 1960 darbesinden
sonra Cemal Gürsel yönetiminde gerçekleşmiştir. Sonraki 50 yıl boyunca toplamda 19 stand-by anlaşması
yapılmış toplamda 50 milyar doların üzerinde borç alınmıştır.
Bu kısa video’yu izleyerek Dünya hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla