Gize Piramitlerinin şifresi nedir?
Antik dönemde yaşayan insanlar matematik ve fizik hakkında ne kadar bilgi sahibiydiler.
Kısa Bilgi
Gize Piramitlerinin şifresi nedir?
Günümüz medeniyetinin gelişmişliği ile fazla mı övünüyoruz? Belki de antik Mısırdaki insanlar da bugün bildiğimiz matematik ve fizik bilgilerine sahiptiler. Günümüzde Mısır’ın Gize kentinde bulunan Gize Piramitleri’nin M.Ö. 2500’lerde inşa edildiğini biliyoruz. Bu 3 piramidi Mısır’da ve dünyanın her yerinde bulunan farklı piramitlerden çok daha özel kılan bazı sebepler var. Günümüzden yaklaşık 4500 yıl önce yapılmış olmalarına rağmen son birkaç yüzyılda keşfettiğimiz bazı bilgilerle çok uyumlular. Onlar sanki gökteki Orion Takım Yıldızı’nın izdüşümü gibiler. Ve bazı yarıda kalmış projelerimizin binlerce yıl önce tamamlanmış versiyonlarına benziyorlar. Öyle inanılmaz özelliklere sahipler ki sanki antik bir Kral mezarı olmaktan çok daha fazlasına işaret ediyorlar. Onlar sadece bir mezar mı? Yoksa dini inançlar uğruna yapılmış bir çeşit mabet mi? Belki de bundan çok daha fazlası… Mısır anıtları günümüz modern yapılarının ihtişamıyla yarışıyor. Nil Nehri Vadisi’nde 100’den fazla piramit var. Fakat Gize Platosu’nun piramitleri Mısır’da bulunan piramitler arasında en ihtişamlıları. Bunlar Keops, Kefren ve Mikerinos Piramidi. Özellikle aralarında biri var ki hem dünyanın antik yedi harikasından biri hem de dünyanın yeni yedi harikasının onur üyesi. Keops Piramidi. Kefren Piramidi ise, Keops’a göre daha ufak olmasına rağmen yüksek bir zemine oturtulduğundan daha büyük duruyor. En önemli özelliği piramidin en üst bölümündeki koruyucu kaplamalarının bozulmadan günümüze kadar gelmesi. Son araştırmalar Keops Piramidi’nin bir matematik ve hassas mühendislik başyapıtı olduğunu ortaya çıkardı. Keops Piramidi 53 dönümlük bir alanı kaplıyor. Bu 6 futbol sahası kadar geniş bir alan demek. Her biri en az 2.5 ton ağırlığında olan 2.3 milyon taş kullanılarak yapıldı. Bu taşları üst üste koyarak bu denli yüksek bir yapı inşa etmek demek olağanüstü bir mühendislik bilimine hakim olmak demek. Binlerce yıl önce bu denli ihtişamlı bir yapının yapılmış olması gerçekten de bizi dehşete düşürüyor. Belki de günümüzün teknolojisine o kadar takılı kaldık ki geçmişteki medeniyetlerin kendi gelişmiş teknolojilerini kullanmış olabileceklerini anlamakta zorlanıyoruz. Eski uygarlıkların ihtişamlı yapılarına baktığımızda sanki hepsinin bildiği fakat bizim bilmediğimiz farklı bir teknik, farklı bir teknoloji varmış gibi görünüyor. 4-5 bin yıl öncesi bir yana dursun günümüzde bile tonlarca ağırlıktaki devasa taşları nasıl üst üste koyabileceğimizi bilmiyoruz. Yoksa tarih öncesi insanlar bizden daha mı akıllıydı? En gelişmiş medeniyet biz değil miyiz? Belki o zamanın insanları enerjiyi kullanmanın farklı bir yolunu bulmuşlardı. Keops Piramidi, 43 yüzyıl boyunca dünyanın en yüksek yapısıydı, ancak 19. yüzyılda geçilebildi. Yüzeyi, 54 derece 54 dakika eğiminde yumuşak ve düzleştirilmiş taşlarla kaplıydı ve bugün çok az bir kısmı tabanında duruyor. Tabanının dört kenarı köşelerinden tam ölçüldüğünde her kenarı 229 metre olan kusursuz bir kare elde ediliyor. Kenar uzunlukları arasındaki hata oranı şaşırtıcı bir şekilde % 0.1 bile değil. Kare tabanın kenarları 4 açısal dakika göz ardı edilirse, manyetik kuzey yerine gerçek kuzey esas alınıp, tam olarak dört ana yöne oturtularak hizalanmış. 3 Gize Piramidi’nde o kadar fazla taş kullanılmış ki bu taşlardan tüm Fransa’yı çevreleyecek 3 metre yüksekliğinde ve 30 santimetre kalınlığında bir duvar yapılabilir. Bilimsel verilere göre, Keops Piramidi 20 yılda inşa edildi. Piramit yapılmadan önce işçiler için bir kent yapıldı ve yüzeyin düzleştirilmesi için uzun zaman çalışıldı. Fakat taş blokların nasıl yerleştirildiği konusunda halen çeşitli kuramlar üretiliyor. Bir kurama göre yapılan spiral bir rampaya çıkarılan taş bloklar üst üste konuluyordu. Taş blokların daha kolay kaydırılması için rampa çamur kaplanıp sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Bir diğer kurama göre ise, taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyordu.
Piramitlerin yapımında kaç kişi çalışmıştır?
Neticede 6 milyon tonluk devasa bir yapı ortaya çıktı. Keops Piramidi’nin kusursuz olabilmesi için birbirini tam dik açıyla kesen mükemmel bir kare elde edilmesi gerekiyordu. Khufu’nun mühendisleri, 2000 yıl sonra Yunanlılarca yeniden keşfedilene kadar eşsizliğini koruyacak bir matematik anlayışı geliştirdi. Rehber bir çizgi üzerine çakılmış iki farklı kazığa bağladıkları iplerle iki çember çizdiler. Bu çemberlerin birbirleri ile kesiştikleri noktadan çizilen bir çizgi, rehber çizgiyi dik açıyla kesti. Bu sayede 90 derecelik açıyı elde etmeleri mümkün oldu. Tabi bu sadece kuramlardan biri ama en güçlüsü. Fakat iş sadece piramidin mükemmel bir kare olmasıyla bitmiyordu. Dev bir inşaat süreci başlamıştı. Büyük Keops Piramidi 2.3 milyondan fazla kireç taşı blokla yapıldı. Bu kadar fazla taşı uzaklardan getirmek inşayı imkansız kılabilirdi. Ama Keops Piramidi’nin yeri akıllıca seçilmişti. Bir kireç taşı platosunun tam üstündeydi. Yinede bu taşları kesmek büyük bir çaba gerektiriyordu. İşciler 2.76 milyon metreküpten fazla taş çıkardılar. Bu taşları piramide taşımakta ayrı bir zorluktu. Her biri en az 2.5 ton ağırlığındaki devasa taşlar taşımak için fazla ağırdı. Mısır duvar resimlerinde işçilerin onları nasıl taşıdıklarına dair bir ipucu var. Kızaklarda devasa taşları çeken insan grupları görülüyor. Ama işçiler bu taşları kızaklarla bile olsa piramidin tepesine kadar nasıl çıkarabildiler? Modern kazılar bunun çözümünün, piramitte kullanılan malzeme kadar bir malzemenin de bu taşları yukarılara taşımak için rampa inşa etmeye harcandığını gösteriyor. 20 yıl boyunca her gün yerleştirilen 300 blok taş. Ocakta taş kesen 1200 adama karşılık kesilen taşları taşıyan 700 adam ve taşları yerlerine yerleştiren 300 adam daha. Ve bu işçileri lojistik açıdan besleyecek bir destek ekibi hem de işçilerin 10 katı kadar. Bu projede en az 20 bin kişinin çalışması demek. Peki bu adamlar nerede barınacak? Ne yiyecek ne içecek? Cevap bu inşaatın devam etmesini sağlayan ve binlerce çalışanı barındıran bir köyün piramidin yanında keşfedilmesiyle ortaya çıktı. Geleneksel Mısır bilimcileri Piramitler’in kralların egolarını beslemek için köleler tarafından inşa edildiğini düşünüyor. Ama gerçek bundan farklı olabilir mi? Belki de Piramitler gelişmiş bir medeniyetin nitelikli mühendisleri ve işçileri tarafından özenle inşa edildiler. Neticede kölelik olsaydı bu denli devasa yapıları bu kadar uzun zamanda inşa ettirmek, isyanların çıkmasına neden olabilirdi. Bu kadar büyük bir işi bu kadar adamla çölün ortasında 20 yılda bitirmek inanılmaz bir organizasyon, bürokrasi ve kayıt sistemi yeteneği ister. Piramitleri yapmak için ihtiyaç duyulan idari sistemin karışıklığı ve gelişmişliği hiç şüphesiz 3000 yıl boyunca ayakta kalmayı başaran büyük bir uygarlığı da tarih sahnesine kazıdı. Bu sayede Mısırlılar büyük bir medeniyet olarak hayatta kalabildi. Türk Dil Kurumu sözlüğünde bile piramidin 3. Anlamı Mısır firavunlarının mezarı olarak geçiyor. Fakat durum sandığımızdan çok daha farklı olabilir. Geleneksel Mısır bilimcileri piramitlerin birer mezar olduğu konusunda ısrar etselerde birçok bilim insanı bu konuda hem fikir değil. Çünkü piramitlerin içinde herhangi bir firavunun mezarının bulunduğuna dair somut kanıtlar yok. Ayrıca Keops Piramidi’nde hiç fresk yok. Süsleme yok. Bu derece görkemli bir mezarın içi ve kral odası diye tabir edilen kısmının duvarları neden bomboş? Cevabı belki de çok basit. Eğer piramit devasa bir makineyse makinenin içini süsleme gereği duymazsınız.
Gize Piramitleri neden inşa edilmiştir?
Antik Mısırda yaşayanlar, bu denli devasa yapıları görece küçük nüfuslarıyla, karşılığında büyük ve somut bir şey alabilecekleri için yapmış olabilir. Bugün bizlerin inşa ettiği devasa yapılardan biri olan hidroelektrik santraller gibi. Mısır bilimcilerinin imkansız bulduğu bir diğer tartışmalı obje ise Mısır’da bulunan, düşük bir elektrik akımı üreten ve “Bağdat Aküsü” olarak bilinen yapı. Ayrıca Dendera’daki mezar odalarında ampülü andıran tuhaf çizimler mevcut. Üstelik bu mezar odaları hiç doğal gün ışığı almamasına rağmen duvarlar resimlerle dolu. Gel gelelim meşale ya da gaz lambasına ait kurum izleri de yok. Antik Mısırlılar bizim bilmediğimiz bir elektrik kaynağı kullanmış olabilir mi? Piramitler belki de bir mezar ya da dini amaçla inşa edilmiş bir anıt değil antik bir teknoloji ürünü. Taştan yapılmış şeylerin ileri teknolojiye sahip olmasına alışkın değiliz. Mısır anıtlarının inşasında çok çeşitli kaynaklardan temin edilmiş farklı türde taşların da kullanıldığını biliyoruz. Piramitlerin iç kısmı, piramitlerin yakınından çıkarılan kireçtaşlarıyla kaplı ve içinde yüksek miktarda magnezyum barındırıyor. Bu metal içeriği sayesinde de elektriği çok iyi iletebiliyor. Fakat piramidin kaplama kısmı için ise daha beyaz olan tura kireçtaşı kullanılmış. Bu taş beyaz ve güzel ama aynı zamanda magnezyum içeriği neredeyse sıfır. Bu nedenle elektrik iletkenliği çok düşük. İşçiler dış kaplamadaki taşları o kadar kusursuz bir biçimde kesmişler ki binlerce yıl sonra hala aralarına bir kağıt bile sokmak imkansız. Yüksek derecede iletken bir çekirdek yapıya sahip olan bu piramitler, etkin bir yalıtkanla kaplanmış haldeler. Tüm bunların yanında koridorlarda granit kullanılmış ve granitin özel bir durumu var. Granit düşük radyasyon yayar. Havayı iyonize eder ya da elektriklendirir. Bu sayede granit bir aktarım taşı olarak kullanılmış olabilir. Gize piramitlerinin etrafında çekilen flaşlı fotoğraflarda orantısız biçimde fazla ışık topları görülüyor. Bunlar genelde toz ya da havada dolanan bir takım partiküller olarak düşünülüp dikkate alınmaz. Ama belirli yerlerde ve belirli zamanlarda görülmesi onların bir arada tutunmaya çalışan iyonize ya da elektrik yüklü hava partikülleri olduğunu gösteriyor olabilir. Binlerce yıl önce Gize Piramitleri’nin yanından akan bir Nil Nehri, piramitlerin altında bulunan su kanalları ve bu kanallarda dolaşan suyun yarattığı enerji. Buna bir de piramitlerin içine döşenmiş iletken taşlarla dışındaki yalıtkan kaplama eklenince akıllara büyük deha Nikola Tesla’nın projesini getiriyor. Wardenclyffe Kulesi ya da daha bilinen adıyla Tesla Kulesi. 1901 ile 1917 arasında Long Island’ta kablosuz telefon ve elektrik sinyali vericisi olan Tesla Kulesi inşa edildi. İlginçtir ki o da su taşıyan bir katmanın üstüne yapılmıştı. Altında ise dibe doğru inen geçitler ve tüneller vardı. O dönemde sistemin nasıl çalıştığını çok az kişi anladı. Tesla kablosuz elektriği ücretsiz dağıtmak istiyordu. Bu nedenle J.P. Morgan Tesla’nın fonlarını kesti. Eğer hiç kâr edemeyecekse neden devam edecekti ki? İşte bu yüzden dehası kanıtlanmış Tesla arka plana itildi. Ona göre ücretsiz ve kablosuz enerjiyi yaratacak enerji gezegenimizde en başından beri vardı ve hala var. Eğer teoriler doğruysa, piramitlerin dışındaki yalıtkan kaplama bugün hala yerinde olsa ve Nil Nehri binlerce yıl önce olduğu gibi piramitlerin yanından geçse bugün de elektrik üretebilirler mi? Antik Mısır’da yaşayanlar belki de bugün bizlerin bile keşfedemediği farklı bir teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmanın yolunu buldular. Ve bundan yıllar sonra dünyanın her yerinde bulunan bu yenilenebilir enerjiyi kullanmanın yolunu yeniden bulduk fakat bilim dünyası bunu görmezden geldi. Nikola Tesla dünyaya, gezegendeki herkesin kullanabileceği ücretsiz ve kablosuz elektriği sunmaya çalıştı. Elektriğin dünyanın atmosferiyle yer arasında doğal olarak bulunduğunu keşfetti. Peki Tesla’ya bu büyük projesini icat etme ilhamını veren şey neydi? “Bırakın gerçekleri gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çalıştığım gelecek benimdir.” Bu sözler büyük deha Nikola Tesla’ya ait ve haftaya büyük dehayı konuşacağız. Hoşçakalın.
Piramidi hakkında ilginç bilgiler
Bu kısa video’yu izleyerek Piramidi hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla