Büyük İstanbul depremi ne zaman olacak
Uzmanlara göre ise olası Marmara Depremi'nin, Eli kulağında.
Kısa Bilgi
- Hatta zamanı geldi de geçti. Marmara Denizi’nde bir büyük deprem bekliyoruz.
- Buna, eski yapı standartlarıyla şimdikilerin aynı olmadığı, eskilerin günümüze göre daha az gelişmiş olduğu gerekçesiyle itiraz edebilirsiniz.
- Ben bunların arasından iki maddeye özellikle değinmek istiyorum ki en çok yapılan hataların bunlar olduğunu düşünüyorum.
- Deprem hakkında ilginç bilgiler
Hatta zamanı geldi de geçti. Marmara Denizi’nde bir büyük deprem bekliyoruz.
Marmara Denizi’nde bir deprem bekliyoruz. Büyüklüğünün ise 7.0’den fazla olacağını ileri sürdüler. Alman bilim insanları Marmara Denizi’nde önemli tektonik gerginlikler olduğunu açıkladı. Yıkıcı bir deprem olacak. Deprem olacak ve ne yazık ki geçen her gün İstanbul için deprem tehlikesi daha da artıyor. En az 7.2. Olası Marmara depremi de kapıda. Kocaeli depreminin yaklaşık 3 katına yakın büyüklükte bir deprem demektir ki… Maalesef uzmanlar son günlerde art arda gelen depremleri büyük Marmara depreminin ayak sesleri olarak yorumluyor. 10 binlerce can kaybına neden olabilir. Şu andaki röportajı yaparken de 7.2’lik bir deprem olursa sürpriz olmaması lazım. Bir enerji birikiyor. Tarihsel depremler var. Ve sismik aktivite var. Bir gün bu depremleri biz göreceğiz. Bir deprem yaşarsak hakikaten pek çok bina yerle bir olabilir. 2. Boğaz Köprüsü’nden doğu batı yönünde bir hat çizin. Bu hattın güneyinde kalan alanlar, 99 depreminin hissettiğinden kat be kat fazla hissedecekler yeni depremi… Deprem bugün mü olacak? Yoksa yarın mı? 1 ay sonra mı? Yoksa 1 yıl sonra mı? Gece mi olacak yoksa gündüz mü? 99 depremi gibi yaz sıcağını mı bekler yoksa buz gibi bir kış günü de olabilir mi? Evet çok konuşuldu. Ama konuşulması gerek. Hatta halen yeteri kadar konuşulmuyor. Göreceksiniz çok yakın bir zamanda da unutulacak. Deprem ne zaman olacak, tam nerede olacak ve büyüklüğü ne olacak bilinmez ama bütün bilim insanlarının buluştuğu tek bir ortak nokta var. Mesele İstanbul’da büyük bir deprem olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı. Felaket tellallığı yapıyorum diye kızmayın çünkü bu hayatın bir gerçeği. Ülkemiz dünya deprem haritasına göre oldukça tehlikeli bir konumda. Üstelik İstanbul’da 250 hatta 500 yılı aşkın süredir kırılmayan 4 fayda enerji birikimi söz konusu. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin Marmara’da 7’nin üzerinde bir deprem olacak. Bunları ben söylemiyorum. Benim ne haddime. Uzmanlar ve bilim insanları söylüyor. Kuzey Marmara fayının henüz kırılmayan bir ucu maalesef İstanbul’da. Kuzey Anadolu fayı 1939 yılındaki Erzincan depreminden beri parça parça kırıldı. 1939 Erzincan 7.8, 1942 Tokat 7, 1943 Samsun 7.2, 1944 Bolu 7.2, 1999 Kocaeli 7.4 ve yine 1999 Düzce 7.2. Adeta yıkılan domino taşları gibi her deprem bir sonrakini tetikledi. Peki sırada İstanbul mu var? Kesin konuşmamakla beraber sırada İstanbul’un olması oldukça yüksek bir ihtimal. Fakat sırada İstanbul olmasa ne farkeder. Er ya da geç sırası gelecek. Peki neden hep İstanbul diyoruz? Başka yerler risk altında değil mi? Elbette risk altında. Bu haritada gördüğünüz kırmızı alanların tamamı 1. Derecede risk barındırıyor. Fakat İstanbul’un bu kadar çok konuşulmasının başka bir sebebi var. Bildiğiniz gibi İstanbul Türkiye’nin kalbi. Başkent Ankara olsa da eğer kalp durursa beyne giden kan durur ve tüm vücut fonksiyonları da işlevini kaybeder. İstanbul hem nüfus yoğunluğu ile ön planda, hem de ekonomik anlamda Türkiye’nin lokomotifi olduğu için olası İstanbul depremi tüm ülkeyi krize sokabilir. İşte bu yüzden de İstanbul daha çok konuşuluyor. 99 depreminde merkez üssü olan Gölcükten tam 100 km uzakta İstanbul Avcılar’da bile binalar yıkıldı ve yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. İstanbul genelinde binlerce bina ağır hasar aldı. Peki Marmara Denizi’nin kuzeyinden geçen fay üzerinde, İstanbul’a 20 km uzaklıkta, belki daha bile yakın gerçekleşebilecek bir büyük depremin yaratabileceği yıkımı ve felaketi tahmin edebiliyor musunuz? Biraz bundan bahsedelim. Öncelikle yaptığım araştırmalarda farkettiğim bir şey var. Sizlerle de paylaşmak isterim. Hiçbir bilim insanı ve siyasi oluşacak bilançonun vahametini tam olarak açıklayabilme cesaretinde bulunamıyor maalesef. Çünkü tablo gerçekten ürkütücü. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin 2017 yılında yayınladığı İstanbul Deprem Raporuna göre; İstanbul’da yaşanabilecek en kötü senaryo 1509 yılında yaşanan 7.7 büyüklüğündeki depreme benzer bir depremin yaşanması olacaktır. O yıllarda İstanbul ve Galata’daki nüfus yaklaşık 160 bin kişiydi ve 35 bin hane vardı. Ve yaşayan nüfusa göre 1000’de 31’lik bir ölüm oranı yaşandı. Günümüz İstanbul’unda ikameti olmadan yaşayanlar da dahil 20 milyon kişinin yaşadığını düşünürsek, benzer bir deprem benzer bir hasar ile 625 bin can kaybına yol açabilir.
Buna, eski yapı standartlarıyla şimdikilerin aynı olmadığı, eskilerin günümüze göre daha az gelişmiş olduğu gerekçesiyle itiraz edebilirsiniz.
Fakat İstanbul’daki tarihi yapılara baktığımızda durumun hiçte böyle olmadığını görüyoruz. Bazıları yüzlerce yıl geçmesine rağmen hâlâ ayakta. Üstelik o yıllarda yapılar şehrin en sağlam ve kayaç zeminleri üzerine yapılıyordu. Günümüze geldiğimizde ise nüfusun hızlı artışı nedeniyle yerleşim her bölgeye yayıldı. Dere yatakları ve gevşek zeminler binalarla doldu. Üstelik binaların kat sayısı arttı. Tüm bu faktörler gelecek benzer bir depremin bilançosunun daha da fazla olacağını açıkça gösteriyor. Maalesef son günlerde televizyonlarda sözü edilen bazı deprem bilançoları fazlasıyla iyimser kalıyor. İstanbul’da nüfusun büyük bir kısmı 1. Derece deprem bölgesinde yaşıyor. Mevcut yapı stoğunun yaklaşık %50’si kaçak ve %40’ı deprem ömrünü tamamlamış. 99 depreminden yeterince ders almadığımız için yapı denetimleri gerektiği gibi yapılmıyor. 625 bin can kaybının yaşanacağı bir deprem ne demek? Lütfen bir düşünün. 7.7 büyüklüğündeki olası bir deprem Kocaeli depreminden 3 kat daha büyük bir deprem demek. Aradaki o 0.3 puanlık fark hiçte küçümsenecek bir rakam değil. Peki böyle bir deprem olması durumunda neler olacak gelin bir bakalım. Fakat şunu unutmayın bu en kötü senaryo. İstanbul’un 1. Derece deprem bölgesinde bulunan dayanıksız yapıların çoğu yıkılacak. Marmara Denizi içerisinde oluşabilecek heyelanlar sonucunda Tsunami dalgaları depremden hemen sonra kıyılara zarar verecek ve yeni can kayıplarına sebep olacak. İstanbul’un tamamı enkazlardan çıkan toz bulutlarıyla kaplanacak. Elektrikler kesilecek ve mobil iletişim günlerce erişilemeyecek duruma geleceğinden yardım çağrıları gönderilemeyecek. Büyük depremden sonra oluşacak artçı depremler yeni can kayıplarını beraberinde getirecek. Çıkan yangınlar, gaz sızıntıları, elektrik kaçakları ile birçok insan hayatını kaybetmeye devam edecek. Milyonlara varan sayıda insanlar enkaz altında kaldığı için yeterli kurtarma yardımı kesinlikle sağlanamayacak ve bu yüzden altın değerinde olan ilk saatlerde ağır yaralılar birer birer can verecek. Yıkılan binaların enkazlarından dolayı İstanbul’da yollar neredeyse tamamen kapanacak. Bu durum yardımların ulaşmasını çok daha zor hale getirecek. İnanılmaz bir kaos ortamı oluşacak. Açlık ve susuzluk had safhaya varacak. Eğer kış ise ilk günlerden donarak ölümler başlayacak. Hayatta kalma içgüdüsü bazı kötü niyetli insanların gasp, hırsızlık ve adam öldürmeye varabilecek kadar canileşmesine yol açacak. Enkazdan çıkarılan yaralılar için hastane ve ilaç imkanları yetersiz kalacak. İnsanlar hastanelerde bile hayatlarını kaybedecek. Sağ kalanlar İstanbul’dan akın akın ayrılacak. Eğer yaz mevsimi ise ölü bedenler sıcağın da etkisiyle dayanılmaz bir koku yayacak. Mikrobik hastalıklar inanılmaz derecede yayılmaya başlayacak. Yüzbinlerce cesedi muhafaza etme ve ayrı ayrı defnetme imkanı olmadığı için toplu mezarlar kazılacak. Bazı insanlar yakınlarının cenazesine hiçbir zaman ulaşamayacak. İlk hafta ülkenin yardım stokları ve maddi imkanları tamamen eriyecek. İlerleyen haftalarda Türk ekonomisi çökecek. Devlet dış kaynaklardan yardım talep etmeye başlayacak. Türk lirası çok fazla değer kaybedecek. Enflasyon tavan yapacak. Gıda sadece İstanbul için değil tüm iller için sorun haline gelecek. Kıtlık baş gösterecek. Bazı büyük şirketler depremin yarattığı ekonomik çöküş nedeniyle bir daha toparlanamayacak. Ülkenin bu durumunu fırsat bilen bazı devletler yardım vaatleri altında Türkiye’yi boyunduruğu altına almaya çalışacak. Peki büyük İstanbul depremi yaklaşıyor mu? Ne zaman, nerede ve kaç büyüklüğünde olacak? İnanın bana konuşulması gereken konular bunlar değil. Deprem yarın olsa ya da 1 ay sonra, 1 yıl sonra, 5 yıl sonra olsa ne farkeder ki? Eğer hazır değilsek sonuç değişmeyecek. Yine can kayıpları, yaralanmalar ve ekonomik çöküş getirecek. Ama yine de merak ediyorsanız, bugünkü bilim, depremin yerini ve zamanını tespit etmeye yetmiyor maalesef. Ancak geçmişteki depremlerin istatistikleri ve tektonik hareketlerin takip edilmesi sonucu önümüzdeki 30 yıl içerisinde yüzde 70 ihtimalle bir deprem olması ihtimalinden bahseden uzman sayısı hiçte az değil. Ayrıca kırılması beklenen fayın tek seferde kırılması sonucu 7.6 civarı bir deprem, 2 seferde kırılması sonucu ise 7.1 civarı iki deprem olabileceği de söyleniyor. Bunların haricinde tartışmalara konu olan bir mesele de 26 Eylül’deki 5.8 lik depremin gelecek büyük depremin enerjisini boşalttığı meselesi. Fakat üzülerek söylüyorum ki bu yanlış. 7 şiddetindeki bir depremin enerjisine ulaşabilmesi için 5 şiddetinde 1000 deprem olması gerekiyor. Siz hesap edin ne kadar enerji boşalmış ya da boşalmamış. Enerjinin boşalması bir yana dursun, bu depremin gelecek büyük depremin tarihini daha da öne çektiği konusu büyük oranda kabul görmüş durumda. Yani bu apaçık bir uyarı depremiydi. Peki madem kamu kurumlarından bir yardım alamıyoruz. Her şey olması gerektiği gibi yapılmıyor. Binalar rant uğruna gevşek zeminlere inşa ediliyor. Açgözlü müteahhitler daha fazla kazanmak için malzemeden çalıyor. Biz ne yapabiliriz? Kimse bizi bilinçlendirmiyorsa, okullarda deprem anlatılmıyor ve tatbikatlar ciddiye alınmıyorsa biz de en azından kendimizi eğitmeliyiz. En başta artık söylemeye bile gerek olmasa da bir deprem çantası edinmemiz gerekiyor. Daha sonra ise açıklama kısmında linkini bulabileceğiniz Afad resmi sitesinde bulunan deprem esnasında yapılması gerekenler yazısını lütfen bir okuyun.
Ben bunların arasından iki maddeye özellikle değinmek istiyorum ki en çok yapılan hataların bunlar olduğunu düşünüyorum.
Birincisi; deprem esnasında sadece birkaç saniye içerisinde terkedebileceğiniz bir pozisyondaysanız bulunduğunuz binayı terkedin. Onun dışında kesinlikle dolgun, mukavemeti güçlü bir eşyanın yanında ana rahmi pozisyonunda yaşam üçgeni oluşturun. Çoğumuz daha önce yıkıcı bir depremle karşılaşmadığımız için sallantıların orta büyüklükteki depremler gibi yavaş yavaş şiddetinin artacağını düşünüyor ve binaların 30-40 saniye sonra yıkılacağı gibi bir yanılgıya düşüyoruz. Halbuki yıkıcı bir deprem aniden ve şiddetli bir şekilde vuracağı için eğer içerisinde bulunduğunuz bina sağlam değilse sadece birkaç saniye içerisinde bile çökme tehlikesi doğuyor. Bu sebeple üst katlarda iseniz kaçmanız kesinlikle imkansız olacak ve kaçarken üzerinize çöken beton yığınlarından dolayı ölme riskiniz çok daha fazla artacaktır. İkincisi ise depremden sonra insanların hemen yakınlarını arama durumu. Arkadaşlar bakın. Böyle bir durumda hemen durum değerlendirmesi yapın ve açacağınız telefonun fayda sağlayacağından emin değilseniz telefonu kullanmayın. Bu sayede gerçekten ihtiyacı olan insanları zor durumda bırakmamış olursunuz. Son deprem bunun en güzel örneği. Eğer 5.8 değil de 6’nın üzerinde bir deprem olsaydı mutlaka yaralanmalar ve yangın gibi durumlarla karşılaşacaktık. Fakat hepimizin şahit olduğu üzere kimse ne ambulansa ne de itfaiyeye ulaşamayacaktı. Dilerim ki beklenen Marmara depremi biraz daha gecikir ve bu süre zarfında özellikle kentsel yenileme projeleri hızlanarak binalar depreme dayanıklı hale getirilir. Umarım son deprem gerçekten eksikliklerimizi anlamak adına bir uyarı görevi görür ve yetkililer önlemlerini alırlar. Şimdi bu kadar kötü haber verdim içinizi kararttım biliyorum.71 yaşındaki deprem uzmanı ve Jeofizik yüksek mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan büyük depremin olabilmesi için 6 milyar gigatonluk yerin kırılması direncinin aşılması gerektiğini ve son günlerdeki depremlerin kabuğu kırmak için yeterli güç birikimini sağlamadığını söyledi. Bu depremlerden sonra büyük bir depremin hemen olmasının zor olduğunu fakat bu depremlerin uyarıcı niteliği taşıdığını vurguladı. 5.8’lik depremden 2 gün önce yaptığı şu açıklamalara bir bakın. Marmara’da büyük bir deprem olabilmesi için 6 milyar gigatonluk bir gücün, kırıcı gücün toplanmış olması gerekiyor. Bu 6 milyarlık kırıcı güç henüz Marmara’da toplanmadığı için, büyük depremi yapamıyor. Ama bunun yerine kükremelerini yapacak. 4 ile 4.5, 5, 5.5 5.8 hatta 6’ya varan depremleri 2045 yılına kadar göreceğiz. Bunlar uyarıcı depremlerdir. Buradaki gerginliğin biriktiğini, birikmekte olduğunu söyler bize. Bu depremin arkasından büyük bir deprem gelebilir mi diye, İstanbullular, Tekirdağlılar, Yalovalılar, Bursalılar, Bandırmalılar merak ediyorlar. Bunu söylemek mümkün değil. Yani benim için büyük bir deprem olursa arkasından, son derece bilimsel olarak şaşırtıcı olur. Böyle bir beklenti içinde değilim. Şimdi biz bu uyarıcı depremi bilimsel olarak değerlendirerek, kentsel dönüşümün ivmesini artırmamız gerekiyor. Mevzuat konusunda herhangi bir eksikliğimiz yok. Bilimsel açıdan da herhangi bir eksikliğimiz yok. Sadece uygulama ivmesini artırmamız gerekiyor. Yani kentsel dönüşümü hızlandırmamız gerekiyor. Şimdi birde 2018’in sonunda yaptığı geleceğe dair tahminlerine bir bakalım. Deprem kötü bir kanı uyandırmış durumda hep böyle felaketmiş gibi. İnsanoğlunun bir doğa olayını felakete çeviriyor olması kendi hatasıdır. Türkiye 1. derecede deprem ülkesi midir? Hayır değildir. Türkiye’nin 1. derece deprem ülkesi olması için 8.0’den daha büyük depremi olması gerekiyor. Oysa Türkiye’nin bugüne kadar ki en büyük depremi 8.0’dir. Erzincan 7.9’dur. 1939. Kaçınılmaz olarak buralarda bu 3 deprem olacaktır. Bir tanesi demekki Gemlik körfezinin girişinde. İmralı depremi. Bir tanesi Küçükçekmece’nin önünde İstanbul depremi. Bir tanesi de Marmara Ereğlisinin önünde Tekirdağ depremi olmak üzere, 3 tane deprem beklemektedir Marmarayı. Jeofizik mühendisinin görevidir. Deprem olacak yerleri bilmek. İstanbul’da olacak deprem hangi yılda olur? Ben bunu sürekli olarak basında da söylüyorum. 2045’ten önce olursa şaşırırım. Birçok kimse de çıkıp diyor ki her an deprem olabilir. 1999’dan beri bu her an bir türlü gelmedi. Yani yaklaşık 18-19 yıll geçti halen her an deprem olabilir deniyor. Bu bilimsel bir yaklaşım değil arkadaşlar. Bilim adamı net konuşmak zorundadır. Artı eksisi vardır. Eğer hiçbir çalışma yapmazsan her an deprem olabilir. Demek ki eğer bu gecikme yılına denk gelmişse, benim 2045 yılında beklediğim deprem 2075 ya da 2150 yılında bile olabilir. Bu da İstanbullular ve Türkiye için güzel bir bildirimdir diye düşünüyorum. Sonuç olarak deprem ne bizim hayatımızın her gününü zindana çevirecek bir korku salmalı ne de hiç kâle almayı gerektirmeyecek kadar rahat bırakılmalı. Eğer önlemimizi alırsak ve doğru zeminlerde doğru yapı teknikleriyle ve kaliteli malzemeyle yapılan yapılarda yaşarsak endişe etmemizi gerektirecek hiçbir şey kalmaz. Aynı Japonya’da olduğu gibi. Bu yaşananları hem biz hem de devlet ve kamu kuruluşları bir fırsat bilmeli ve yarından başlayarak dönüşüm çalışmaları başlatılmalıdır. Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz ama neler yapmamız gerektiğini biliyoruz!
Deprem hakkında ilginç bilgiler
Bu kısa video’yu izleyerek Deprem hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla