Arıların dünya üzerindeki önemi nedir

Arılar.

Arıların dünya üzerindeki önemi nedir

Bir çoğumuzun artık şehirde, betonarme binaların arasında yaşarken, farkında bile olmadığı o nadide canlılar.

Öyle eşsiz öyle değerli bir görevi yerine getiriyorlar ki ekosistemde adeta kilit rol oynuyorlar. Arıların olmadığı bir dünyada sadece baldan mahrum kalacağımızı düşünmek çok yanlış olur. Arıların bal yapmaktan daha önemli bir görevi var. Doğadaki çeşitliliği sağlamak. Arılar yok olduğunda insan nesli sadece 4 yıl gibi çok kısa bir sürede yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı. Arılar olmadan şu anda sahip olduğumuz gıdaların üçte birine sahip olamazdık. 2000-3000 kadar çiftlik hayvanının ve yabani bitki türünün varlığının %80 ini bal arılarının tozlaşma faaliyetlerine borçlu olduğumuz bilimsel bir gerçek. Arılar olmasaydı meyvelerin çoğu ortadan kaybolurdu. Biraz daha ileriyi düşündüğümüzde bu durum biyo çeşitliliğe mal olurdu. Arılar olmadan bitkiler olmazdı, bitkiler olmadan tohumlar olmazdı. Tohumlar olmasaydı böcek çeşitliliği ve onlar da olmasaydı böceklerle beslenen canlılar olmazdı. Ve ta ki bu listenin sonunda insanoğlunun ismi dahi yeryüzünden silinirdi. İnsanoğlu öylesine bencil, öylesine hırslı bir şekilde yeryüzünde yaşamını sürdürüyor ki yakında belki de kendi sonunu hazırlayacak. Tüm ekosistemin varlığını sürdürmesi ve insan ırkı olarak bizimde yaşamımızı devam ettirmemiz sadece 1,5 cm boyunda ve ağırlığı bir gram bile gelmeyen ufacık bir canlıya bağlı. ARILAR. Ancak bizim neslimizin sebep olduğu radyoaktif kirlenme, baz istasyonlarının oluşturduğu etkiler, tarım ilaçlarının yanlış kullanılması, çevre kirliliği ve küresel ısınma gibi sebeplerden dolayı, hayatta kalmamızı sağlayan tüm besinlerin üzerinde etkisi olan bu canlıları, maalesef yok ediyoruz. Evet teknolojide çok ilerideyiz ama bize hiçbir teknolojik gelişmenin sağlayamayacağı bu denli hassas bir sistemi kendi ellerimizle yok ediyoruz. Hiçbir teknolojik gelişmenin bu sistemin yerini dolduramayacağını söyledim ama sizce de bu böylemi yoksa insanoğlu kendi elleriyle yok ettiği bir canlının yerini doldurmayı başarabilir mi? Black Mirror dizisinin 3.sezonunun 6.bölümünde Sosyal Linç başlığıyla ilginç bir konu işlenmişti. Dizinin bu bölümünün ele aldığı konu farklı olsada, benim şu anda değinmek istediğim bu bölümde görülmesi gereken daha önemli bir şeyin olduğu. Bu bölümde insanoğlu yapmış yapacağını arıların nesli tükenmiş ama yerine bir çare de düşünmüş tabi. Her yerde, devlet kontrolü altında, kendilerine bir apartman çatısında veya elektrik direğinde kovanlar yapabilen ve hatta üç boyutlu yazıcı sistemleri sayesinde çoğalabilen türden biyonik arılar icat etmiş. Ama bal yapamıyorlar tabi. O kadar da değil sonuçta değil mi? E peki bu biyonik arıların görevi ne o zaman? Ülkenin dört bir yanında vızır vızır geziniyorlar. Tabiki baldan daha önemli bir görevi yerine getirmek. Bitkilerin tozlaşmasını sağlamak. Yani bitkilerin çoğalmasına yardımcı olmak. Peki bu gerçekten mümkün mü? Kim bilir şu anda mümkün değil desekte belki bir gün mümkün olabilir. Peki biyonik arılar icat etme durumuna gelmeden önce onları korumak için önlem alsak daha mantıklı olmaz mı? Arı nüfusunun azalmasına yol açan nedenlerin başında tarımsal üretimde kullanılan ve pestisit olarak adlandırılan kimyasal maddeler geliyor. Tarımda verimliliği artırmak için kimyasal ilaç kullanıyoruz fakat bize bitki çeşitliliği ve verim konusunda inanılmaz katkıları olan arıları aynı ilaçla öldürüyoruz.

Bu nasıl bir kısır döngü?

Hangisi bizim için daha değerli ilaçlar mı? Yoksa arılar mı? Gelin ben size arıların daha değerli olduğunu kanıtlayayım. Geçmişten beri hangi geometrik şeklin bir alanı eşit parçalara daha kusursuz ve verimli şekilde bölebileceği tartışılıyordu. Michigan Üniversitesi’nden Thomas Hales 1999’da tartışmalara son noktayı koydu ve bir alanı eşit küçük parçalara ayırmak istediğimizde, en ideal şeklin düzgün altıgen olduğunu ispatladı. Her ne kadar altıgen şeklin, ideal bir şekil olduğu uzun zamandır belirtilsede, bunun sağlam bir matematik ispatı yapılamamıştı. Ayrıca arıların altıgen petek duvarlarının kalınlığı da bu muazzam matematiğe uyum sağlıyordu ve sadece milimetrenin onda biri (0,1) kalınlığındaki duvarların sapma oranı, binde ikiyi (0,002’yi) geçmiyordu. Doğadaki uçan canlıların kanatlarının hep kendinden daha büyük olduğunu görürüz. Ancak arıların kanatları kendilerinden küçük olduğu halde uçmayı başarabiliyorlar. Neden mi? Çünkü arılar uçmalarının imkansız olduğunu bilmiyorlar. Ayrıca saniyede 250 kez kanat çırpıyorlar ve bu kanat çırpınışları gerektiğinde hayati önem taşıyan kovan soğutma işleminde de kullanılıyor. Arı vızıltısı arının kanadından çok gövdesinden gelir. Bu aslında bir tür haberleşme metodudur. Tehlike anında daha yüksek sesle vızıldayarak birbirlerini uyarırlar. Arılar koku alabilirler. Antenleriyle ilgili yapılan son araştırmalar arıların koku almak için kullandıkları kimyasal reseptörlerin bulunduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca koku aracılığıyla birbirlerini tanıyabilir ve farklı türlerini ayırt edebilirler. Dünyanın en hızlı bilgisayarları saniyede yaklaşık 16 milyar kadar aritmetik işlem yapabilirken bir bal arısı ise aynı sürede daha az enerji tüketerek yaklaşık 10 trilyon işlem yapma kapasitesine sahiptir. Arıların her bir anteninde iki boyutlu koku almalarını sağlayan, tam 60.000 koku reseptörü bulunur. Ayrıca ayaklarında tat almaya yarayan tüyler vardır. Peteğin üzerinde yürürken koloninin durumu hakkında 3 boyutlu fikir edinmiş olurlar. Bal arıları polenleri toplanmış çiçeğe diğer arıların bir daha uğramaması için, polen aldıkları çiçeğin üzerini elektriksel bir alanla kaplarlar. Vücutlarındaki elektro alıcılar sayesinde bu izleri görüp algılayan diğer arılar ise bu çiçeklere uğramaz ve zamanla enerjiden kazanmış olurlar. Ayrıca Alman bilim insanları yaptığı araştırmalarda arıların yönlerini bulabilmek için bir tür haritadan yararlandıklarını belirtmişlerdir. Yani arılar doğadaki birtakım işaretleri akıllarında tutarak hedefe ulaşabilmektedir. Kraliçe kolonideki 50.000 arının annesidir. Günde 2000 yumurta yapabilir, ki bu vücut ağırlığına eşittir. Her kovanda kraliçe arının salgıladığı bir tür kimyasal madde vardır ve bu maddeyi tüm arılar kraliçeden alarak aynı kokuya sahip olurlar. Dolayısıyla bu kokuyla birbirlerini tanırlar ve kovana giren yabancı bir arı olduğu zaman kolayca tanıyarak kovandan dışarı atarlar. Ve tüm koloni adeta bir süper organizmadaki birbiriyle bağlantılı 50.000 küçük beyine benzer. Her bir arının yaşına göre, belirlenmiş bir görevi vardır. Emir veren kimse olmadığı halde hepsi kurallara uyar. Peteğin kendisi bile bu gelişmiş sistemin bir parçasıdır. Bilgiyle dolu bir iletişim ağıdır ve kendine özgü kokusunu salar. arılar

Kolonisi olmadan arılar tek başına yaşayamazlar.

Kolonisinin refahı için kişisel özgürlüğünden fedakârlık yaparlar. Bir kolonide aşağı yukarı her gün 2000 arı ölür ve doğar. Gelin birazda arıların ortadan kaybolmasına sebep olan etkenlere yakından bakalım. Çünkü bunlar hakkında ciddi önlemler alınmazsa, çok yakın bir gelecekte, geri dönüşü olmayan bir yola girebiliriz. İlk sırada 1970’lerin sonunda arı ithalatı ile birlikte kazayla gelen ve şu anda sayısı bal arıları için tehlikeli boyutlara ulaşan varroa akarı var. Bu ufacık parazit sadece 1,7 milimetre boyunda, kuluçkada çoğalıyor ve arıların kanından besleniyor. Yeni bölgelere arı kolonilerinin ithal edilmesi sonucu gelen bu akar yüzünden eskiden orijinal olarak kendilerine yeten arılar, şimdi sağduyulu ve yetkin arıcıların bakımında “evcil” hayvanlar olarak ancak hayatta kalabiliyor. İkinci sırada ise tek tip tarım gelişiminin artması ve habitat çeşitliliğinin azalması geliyor. Eğer tüm nektar sağlayıcılar aynı anda ve sadece kısa süre için çiçek açarsa kalan aylar, hayvanlar için yokluk dönemi haline geliyor ve açlıktan ölüyorlar. Arıların açlıktan ölmemesi, yıl boyunca çok çeşitli çiçek açan bitkilerin varlığı ve çeşitlilik açısından zengin bir habitata bağlı. Üçüncü sıraya geldiğimizde ise tarımda bitkileri korumak için kullanılan yeni böcek ilaçları da arılar için sorun teşkil ediyor. Ama çoğu zehrin etki-tepki ilişkisi maalesef net değil. Ancak küçük oranlarda böcek ilaçlarının bile arıların sinir sisteminde bir etkiye sahip olduğunu ve doğal yön bulma becerilerini etkilediğini biliyoruz. Yön bulma becerileri bozulan, kovanlarından ayrılmış tarlacı arılar, kolonilerine geri dönemiyor ve maalesef ölüyorlar. Arıların yok olması üzerine daha birçok nedeni sayabileceğimiz gibi, hava kirliliği, elektromanyetik radyasyon ve daha erken çiçek açma dönemleri ile iklim değişikliği gibi diğer değişen çevresel koşulların arıların sağlıkları üzerindeki etkisi, hali hazırda araştırılıyor. Ve bu araştırmaların ilk sonuçları, gelecekte bal arılarının hayatta kalma mücadelesinin hiç de kolaylaşmayacağını ortaya koyuyor. Yiyeceklerimizin üçte birinden fazlası, onun tohumları taşımasına bağlı. Ve çalışması yılda 265 milyar Euro değerinde. Arılar; dünyamız, meyve ve sebzelerimiz için çok önemli. Ama çok büyük bir tehlike altındalar. Biraz önce anlattığım sebeplerden dolayı tüm dünyadaki arı topluluğunda tehlikeli bir azalma yaşanıyor. Avrupa’da %30, Amerika’da %30, Orta Doğu’da %85 kayıp var… Arılarla ilgili çok ciddi çalışmaları olan Würzburg Üniversitesinden arı uzmanı Prof. Dr. Yürgen Tautz “Dünyamızın geleceği, zekice yöntemler ile tedavi etmemize bağlı. Bu kapsamda bal arıları hayati öneme sahip canlılar. Eğer onların başı dertte ise bizimde başımız dertte demektir. Arılar bizimle ilgileniyor. Bizimde onlarla ilgilenmemiz lazım” diyerek konunun mahiyetini açıkça ortaya koymuştur. Bal arısı elmadan eriğe, şeftaliden bademe ve pamuktan yoncalara kadar ekinlerimizin ve vahşi bitkilerimizin yaklaşık yüzde 80’inin polenini yaydığı için doğadaki çalışan en önemli hayvandır. Bal arısının polen yayma faaliyetleri, o bildiğimiz ve keyfini çıkardığımız gıda çeşitliliği ve zenginliğine sahip olmamızı sağlar. Araştırmalara göre gıdaların yüzde 90’ından fazlasını sağlayan 100 bitki cinsinden 71’inin poleni arılar tarafından yayılır. Bal arısız bir insan yaşamını hayal etmek imkânsız, ancak maalesef arıların varlığı yıllardır büyük bir tehdit altında. Bu nedenle bu önemli ve büyüleyici işlerini yerine getirirken koruma altında ve sağlıklı kalmalarını sağlamak için mümkün olan her şeyi yapmalıyız. Eğer gelecekte biyonik arılara muhtaç olmak istemiyorsak bu küçük hayat kurtarıcılarını korumak için, daha fazla şey yapmalı, onlara zarar veren her ne varsa buna karşı alınması gereken tüm önlemleri almalıyız.

Arılar hakkında ilginç bilgiler

Bu kısa video’yu izleyerek Arılar hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.

Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla

yorumlarınız Disqus tarafından saklanır.