Tarihte yaşanabilecek en iyş zaman neresidir?
Tarihin en iyi zamanı neresidir?
Kısa Bilgi
Tarihte yaşanabilecek en iyş zaman neresidir?
Şansınız olsaydı geçmişte hangi zamanda yaşamak isterdiniz? 1453’e gidip Fatih’le İstanbul’u fethetmek mi? Shakespeare’in oyunlarından birini canlı izlemek mi? 1960’larda hippilerle minibüsünüzde dünyayı dolaşmak mı? Atatürk ile bir iki kelam etmek mi? 15. Yüzyılda Michaelangelo’ya Davut heykelini yaparken eşlik etmek mi? Ya da aklınıza gelen herhangi muhteşem bir tarihe dönmek ister miydiniz? Genellikle bu sorunun cevabı evet oluyor. Herkes geçmişte kendince muhteşem addettiği bir zamana dönüp o zamanlarda yaşamak istiyor. “Benim tarzım tam 1930’lar Amerikası, Benim içimde bir 1950’ler Fransız kadını yaşıyor, ben bu zamana ait değilim” diyen en az bir kişi vardır etrafınızda. Kime sorsak şu an yaşadığımız zaman tarihin en kötü zamanı ve bizler tarihin en talihsiz nesilleriyiz. Yalnız şu var ki, daha fazla yanılamazdınız. Şu an içinde bulunduğumuz zaman 200.000 yıllık insanlık ve 6.000 yıllık medeniyet tarihi içinde yaşanabilecek en iyi zaman. Bunu ben söylemiyorum. Hatta ben hiçbir şey söylemiyorum. Önce istatistiklere bir bakalım sonra söyleyeceğim bir iki şey olacak elbette. Hadi bakalım. • Öncelikle, insanoğlu artık daha uzun yaşıyor. Sadece 100 yıl önce dünyada ortalama yaşam süresi 30 yıldı. 30 yıl. Hayal edebiliyor musunuz? Şu an ise ortalama yaşam süresi 71 yıl. 41 yıl daha fazla yaşıyoruz. Ki bu sadece 100 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında. Öncesinde, özellikle antik çağlarda durum çok daha vahimdi. Yenidoğan birçok bebek çocukluk yıllarını bile göremeden ölüyordu. • İkincisi, ki bu biraz garip gelebilir size, şu an dünya çok daha güvenli bir yer.
Tarihteki en güzel an ne zamandır?
İçinden gülenler olmuştur bu bilgiye. Zira gazeteler, televizyonlar, twitter, facebook, nereye bakarsak felaket senaryoları. Medya kıyamet çığırtkanlığı yapmaktan geri kalmıyor. Salgınlar, açlık, terörizm Trump… Dünyanın sonu gelmek üzere sanıyoruz. Ama hiç de öyle değil. Şöyle ki, İnsanlık tarihinin büyük kısmında nüfusun %15’i savaşta ya da cinayet sebebiyle ölüyordu. Yani bugün yılda 1 milyar insanın bu nedenlerle öldüğünü düşünün. Ama bugün bu rakam 100.000’de 6-8 civarında. • Nükleer savaşlar konusunda da süper olmasa da iyi durumdayız. 1986’da dünyada 70.000 nükleer savaş başlığı bulunuyorken bugün bu rakam 24.000. Bu da çok yüksek bir rakam ama sadece 30 yıl gibi bir sürede çok hızlı bir ilerleme. • Kıtlık konusu da neredeyse çözülmek üzere. 1960’lardan beri kişi başına düşen gıda miktarı 4 kat daha fazla. • Bu istatistik ise kadınlar için. 1900 yılında doğum oranı bir kadın için ortalama 4.5’tu. Bugün ise bu sayı 2.5. Bu ayrıca nüfusun da doğum kontrolünün çok daha yaygınlaşması nedeniyle daha yavaş arttığı anlamına da geliyor. • Yoksulluk konusu ise bize yansıtılanla uzaktan yakından alakası yok. Küresel gelir eşitsizliği giderek azalıyor ve kaynaklar artık öncesine göre çok daha adil dağıtılıyor. 1981’de dünya nüfusunun neredeyse yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyordu. 2012’de yapılan bir araştırmaya göre bu oran %12’ye geriledi. • Diğer taraftan çok daha akıllıyız artık. IQ testini bilirsiniz. Sorunları olsa da en güvenilir zeka testlerinden biridir ve 1950’lerde geliştirildiğinde ortalama insan zekası 100 seviyelerindeymiş. Bugün ise aynı test ile bu seviye 118’lerde. • Medyaya göre demokrasi de elimizden kayıp gidiyor değil mi? Hiç de öyle değil. 1900’de dünyada sadece demokrasi ile yönetilen 11 ülke vardı. Bugün ise 90.
Tarihteki en kötü dönem hangisidir?
Ve sayı gittikçe de artıyor. • Benim en sevdiğim istatistik şu. 1700’lerde bir insanın hayatı boyunca erişebileceği bilgilerin tamamı bugün okuduğumuz bir gazeteyi dahi doldurmayacak seviyedeymiş. Sadece istatistiklerle de anlatılamayacak kadar çok fazla nedenimiz var kendimizi şanslı hissetmek için. Fransız Devrimini düşünün, kitaplarda okuyoruz ama yaşadığınızı düşünün. Binlerce insanın giyotinlerle infaz edildiğini. Onlardan biri olduğunuzu. Bugün dünyada adalet olmadığını düşünüyorsanız bir daha düşünün. Tarihte köleliğin, işkencenin, idamların çok yaygın olduğu, hem de halka açık gösteriler şeklinde gerçekleştirildiği dönemler oldu. Bir çocuğun meydanda asıldığını izlediğinizi düşünün. Ya da başka bir şehre gitmek için aylarca yürüdüğünüzü… 1900’de dünyada hiçbir kadının seçme ve seçilme hakkı bulunmuyordu. Bugün ise 180 ülkede var. Sadece 20 yıl öncesine bakalım. Google’ın olmadığını düşünün. Google haritaların, arama motorunun olmadığını… Peki bunları neden günlük medyada görmüyoruz… Neden medya, hükümetler tüm bu gelişmeleri bize anlatarak korkularımızdan sıyrılmamızı istemiyor? Neden her gün “her an ölebilirsiniz, her yer hastalık, her yer terörist kaynıyor” mesajları bombardıman şeklinde gözümüze sokuluyor. Çünkü istemiyorlar. Çünkü insan yaratıldığından beri özellikle antik çağlardan gelen hayatta kalma içgüdüsünün de etkisiyle tehlikeye, olumsuzluğa, tehditlere karşı diken üstündedir. Birine 100 tane iyi haber 1 tane kötü haber verseniz hiçbirini duymaz ve 1 kötü habere odaklanır, ona göre yaşar. Korkar. Korku da hem medyanın, hem hükümetlerin, hem de şirketlerin, özellikle de ilaç şirketlerinin işine yarar. Korkan bir topluma ürün satmak, korkan bir toplumu yönetmek ve yönlendirmek daha kolaydır. O nedenle bu bilgileri içselleştirerek, bu bilgileri yayarak korkularımızdan sıyrılma zamanıdır diye düşünüyorum. Çünkü iyi durumdayız. Bunu hergün kendimize hatırlatmalıyız. Neden mi? Çünkü bunu kabullendiğimizde ileriye bakabileceğiz, nefreti, cehaleti, bilinçsizliği bu sayede bitirebileceğiz.
Bugün hakkında ilginç bilgiler
Bu kısa video’yu izleyerek Bugün hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.
Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla