Nikola Tesla hakkında bilinmeyenler nelerdir?

Tesla hakkında bilmediğiniz tüm detaylar bu yazıda.

Nikola Tesla hakkında bilinmeyenler nelerdir?

Tesla’yı bu kadar özel kılan nedir?

Kendinizi geniş, iyi aydınlatılmış bir odada çevrenizde makinelerin meydana getirdiği sıradağlar arasında otururken hayal edin. Uzun boylu, zayıf bir genç adam size doğru yürüyor, parmağını bir kere şıklatmasıyla aniden parlayan kırmızı bir alev topu yaratıyor ve bunu korkusuzca avuçlarının içerisinde tutuyor.Bunu seyrederken ellerinin nasıl olup da alev almadığına hayret ediyorsunuz. Alevi elbiselerinin üzerinde, saçlarında dolaştırıyor, sonra sizin kucağınıza ve en sonunda da tahta bir kutunun içerisine koyuyor. Bu alev topunun hiçbir yerde en ufak bir iz dahi bırakmaması insanı şaşkına çeviriyor ve insan rüya görmediğinden emin olmak için gözlerini ovuşturuyor.” Dönemin İngiliz gazetecisi Chauncey McGovern, Nikola Tesla’nın dostlarına yaptığı bir gösteri sonrasında kurdu bu cümleleri. İnsanın onun laboratuvarı karşısında büyülenmemesi için hiçbir sebep yoktu ki. Kim olsa afallardı çünkü o yıldırımların efendisiydi. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki artık tek bir tuşa basarak tüm dünyanın kapılarını aralıyor, hatta uzayın derinlikleri hakkında bile bilgi sahibi olabiliyoruz. Hayatımızı kolaylaştıran ve kendimize vakit ayırabilmemizi sağlayan nice elektronik eşyaya sahibiz. Bazıları kıyafetlerimizi yıkıyor, bazıları ise uzakları yakın kılıyor. Hayatın tadını çıkarın. Fakat şunu unutmayın ki bu noktalara gelmemiz hiç kolay olmadı. Büyük fedakârlıklar sonucu elde ettiğimiz bu teknolojileri, nice bilim insanının sabrına, çalışmasına ve dehasına borçluyuz. İşte onlardan biri de yüzlerce icadın patentine sahip bir mucit olan Nikola Tesla’ydı. Öyle bir insandı ki Tesla, eğer sadece kendi refahını düşünüp, icatlarına biraz olsun ticari çıkarlar doğrultusunda baksaydı belki de dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından biri olabilirdi. Fakat onun tek motivasyonu insanlığa sunduğu hizmetleri en faydalı hale getirebilmekti. Bu yüzden kazandığı tüm parasını da yeni icatlarına harcadı. Yeri geldi dostlarının borcunu kapattı. Yeri geldi icatlarının hayata geçirilmesi için telif haklarından feragat etti. Hatta hayatı boyunca o kadar çok çalışma aşkıyla tutuşuyordu ki evlenmeyi bile düşünmedi, çocukları olmadı. Nihayetinde de yapayalnız bir adam olarak bu dünyadan göçtü gitti. Nikola Tesla, 10 Temmuz 1856 tarihinde Hırvatistan’ın Smiljan kasabasında doğdu. Kendi sözleriyle bir yetişkin oluncaya dek bir mucit olacağının farkında bile olmadığını söylese de o aslında daha çocukluğundan bir mucitti. Daha 5 yaşındayken icatlarına başlamıştı bile. Köyde gördüklerinden çok farklı, sarsıntısız ve akıntıda tıkır tıkır işleyen bir su çarkı icat etmişti. Yıllar sonra bu hatırasını dahiyane pervanesiz türbini yaparken de hatırlayacaktı.

Tesla bir dahi mi yoksa bir çatlak mı?

İnanılmaz bir hafızası vardı. Yaramazlık yaptığı yıllarını unutması mümkün değildi. Pek çok kez boğulmaktan son anda kurtulmuş, bir keresinde kaynayan bir kazanda haşlanmaktan ve yangında kavrulmaktan paçayı zor sıyırmıştı. Ne mezarın içine düşmediği kalmıştı ne de köpeklerin saldırısına uğramadığı. Baba ocağı ona doğayla kucak kucağa bir hayat yaşama fırsatı veriyordu. Kuzuların, güvercinlerin, tavukların olduğu çok kişinin hayallerini süsleyen bir hayatı vardı. Ama bir gün o talihsiz kaza meydana geldiğinde bazı şeylerin eskisi gibi olması mümkün değildi artık. Nikola’nın önünde gerçekleşen bir at kazası ile abisinin yaralanması ve sonrasında da hayatını kaybetmesi onda hayatı boyunca silinmeyecek bir iz bırakacaktı. Abisi de en az Nikola kadar parlak bir zekaya sahipti ve belki geleceğin bir başka mucidiydi. Bu yüzden Nikola en ufak bir beceri sergilediğinde, anne ve babası abisini hatırlıyor ve acıları yeniden depreşiyordu. Bu yüzden özgüvensiz bir çocuk olup çıkmıştı. Daha doğduğu günden itibaren babası onun bir rahip olmasını istiyordu. Ama Tesla’nın hayalinde tek bir meslek vardı o da mühendis olmak. Babası askeri okuldan mezun olmasına rağmen sonradan rahip olmaya karar vermiş ve bu işte oldukça başarılı olmuştu. Çok bilgili bir insandı. Şairlik ve yazarlık gibi marifetleri de vardı. Annesi ise soyu ülkenin en eski ailelerine dayanan ve ailesinde birçok mucit olan bir kadındı. O da Tesla gibi bir mucitti adeta. İhtiyaç duyduğu pek çok araç-gereç icat ediyordu ve dokuma gibi işlerde oldukça mahirdi. Tesla çocukluğunda ilginç bir dertten muzdaripti. Tehlikeli veya stresli bir durumda kaldığında ya da coşkuyla sevindiğinde gözünün önüne hayatında iz bırakan anların görüntüleri geliyordu. Fakat bu normal bir görüntü belirmesi değildi. Sanki gerçekmiş gibiydi. Her gece, bazen de gündüzleri zihinsel seyahatlere çıkıyordu. Farklı ülkelerde farklı yerleri dolaşıyor, farklı insanlarla tanışıyordu. Hem de tanıştığı insanlar gerçek hayattakiler kadar içten ve samimiydi. Bu muazzam hayal gücü yeteneği 17 yaşına geldiğinde kendisini icatlarına veren Tesla için mükemmel bir özellik olarak karşısına çıkmıştı. Artık hiçbir şekilde modellere, çizimlere veya deneylere ihtiyaç duymuyordu. Hepsini gerçekleşmişçesine zihninde canlandırabiliyordu. Bu özellik Tesla’ya inanılmaz bir zaman da kazandırıyordu ayrıca. Aklına bir fikir geldiğinde onu tüm detaylarıyla zihninde canlandırıyor, geliştiriyor, gerek varsa da yapısını değiştiriyordu. Sonra icadını somut hale getirdiğinde de aynı zihninde canlandırdığı şekliyle çalıştığına şahit oluyordu. Hayatı boyunca insanlığa kazandırdığı yüzlerce icadı büyük ölçüde işte bu hayal gücüne borçluydu. Bu olumlu yönlerine rağmen çocukluğunda dış etmenlerin ona miras bıraktığı çok garip özelliklere de sahipti Tesla. Örneğin; kadınların taktığı küpelerden nefret ederken, bilezik gibi başka takılar hoşuna gidiyordu. İnci görmeye tahammül edemezken parlak, sivri köşeli ve düz yüzeyli kristaller onu cezbediyordu Başka birinin saçına ancak kafasına silah dayarlarsa dokunabilirdi. Şeftaliye bakmak bile ateşinin çıkmasına yetiyordu. Evin bir yerinde bir parça bile olsa defne yaprağı olduğunu bilmek onu deli ederdi. İçi sıvı dolu bir tabağa kağıt parçacıkları atacak olsa ağzında tuhaf bir tat hissederdi. Eskiden yürürken adımlarını sayar; çorba kaselerinin, kahve fincanlarının ve yemeklerin hacmini hesaplardı yoksa yediğinden bir şey anlamazdı. Yaptığı tüm tekrarlı hareketler ve işlemler üçe bölünmek zorundaydı.

Tesla’nın takıntıları bulunuyor mu?

Üçe bölünemezse saatlerini alsa bile her şeyi baştan yapmak zorunda kalırdı.Her şeyden çok kitapları seviyordu. Babasının geniş kütüphanesinde vakit buldukça okuyordu. Babası karanlıkta gizli gizli kitap okuduğunu öğrenince evdeki tüm mumları sakladı. Oğlunun gözlerini bozmasını istemiyordu. Fakat Tesla geceleri odasının anahtar deliğini kapatıp okumaya devam ediyordu. Bir keresinde ünlü Macar yazar Josika’nın “Aba’nın Oğlu” kitabına denk gelmişti. İşte o kitapla içinde uyuyan dev uyandı ve iradesini kontrol altına almayı yıllar süren bir çalışmayla başardı. Artık çok güçlü insanları bile yerle bir edebilecek tutkuları parmağında oynatabiliyordu. Bu güçlü iradesi sayesinde bir zamanlar keyif alarak yaptığı bazı kötü alışkanlıklarını bırakmıştı. Bunların arasında kumar, sigara, aşırı çay ve kahve tüketimi gibi kötü alışkanlıklar vardı. Bu sayede sağlıklı bir yaşam sürmeyi başardı. Bütün hayatı boyunca bedeni hep aynıydı. Kilosu hiç değişmemişti neredeyse. Takım elbiselerinin her zaman üzerine bir eldiven gibi oturduğunu söylerlerdi arkadaşları. Bir defasında 59 yaşındayken çok soğuk bir gecede yerler buz tutmuştu. Arkasından gelen bir adamın onu takip ettiğini zanneden Tesla, aniden ayakları kayınca beyninde bir şimşek çaktı ve 180 derece dönerek ellerinin üzerine düştü. Ucuz atlatmıştı ki arkasındaki adam ona yetişip kaç yaşında olduğunu sordu. O da 59 diye cevap verince adam afallayıp “daha önce bu hareketi bir kedinin yaptığını görmüştüm şimdide ilk defa bir insanın yaptığını gördüm” dedi. Yine o yaşlarda bir göz muayenesinde ise test yapan doktor çok uzaktan bile küçük harfleri okuduğunu görünce onu kandırdığını zannedip şaşakalmıştı. 10 yaşındayken oldukça donanımlı bir okula başlayan Nikola, orada bulunan elektrik ve mekanik araç gereçlerle öğretmenlerinin yaptığı gösterilerden büyüleniyor ve bu gösteriler onu icat yapmaya teşvik ediyordu. Fakat tüm derslerinde başarılı olsa da çizim derslerini bir türlü beceremiyor ve sırf bu yüzden sınıfını geçmekte bile zorlanıyordu. Çizim ona göre çok yavaş bir eylemdi. O çizmek istediği şeyi tüm hatlarıyla zaten kafasında çoktan canlandırabiliyordu. Okuldaki eğitimini bitirmek üzereyken doktorların bile ondan ümidi kestiği bir dizi hastalığa yakalanmıştı. Bu sırada Mark Twain’in erken dönem edebi eserlerinden bazılarını okumaya başlamış ve kendini inanılmaz kaptırmıştı. Bu sayede hastalığı bile iyileşmiş olan Tesla bunları yıllar sonra arkadaş olduğu Twain’e anlattığında koca adam hıçkırarak ağlayacaktı. Babasının Tesla’ya papaz olması konusundaki ısrarları devam ederken ülkeyi kasıp kavuran bir kolera salgını başlamıştı. Ne yazık ki Nikola’da bu salgına yakalananlardan biriydi. Yaklaşık 9 ay kıpırdamaya mecali olmayan Tesla bu sefer kendisini ikinci kez ölümün eşiğinde bulmuştu. Artık öleceğini düşündükleri bir kriz esnasında beti benzi atmış olan babası odaya girdi. Tesla babasına “belki mühendislik okumama izin verirseniz iyileşebilirim” deyince babası da ciddiyetle bu dünyadaki en iyi mühendislik okuluna göndereceğim seni” diye cevap verdi. Tesla, babasının sözünün eri bir adam olduğunu biliyordu. Bu motivasyonla ve uygulanan tedavilerin de yardımıyla yeniden hayata dönmüştü adeta. Bu zorlu süreç bittiğinde babası Nikola’yı Steiermark eyaletinin Graz şehrindeki Politeknik Okulu’na gönderdi. Nikola artık iyi hocaların gözetiminde sevdiği dersleri alabilecek ve hayalini kurduğu icatlarını yapabilecekti. Annesiyle babasını gururlandırmayı kafasına koymuştu. Okuldaki ilk yılı boyunca pazar günleri ve tatiller de dahil olmak üzere her sabah 3’te çalışmaya başlıyor, gece 11’e kadar neredeyse hiç ara vermeden çalışıyordu. İlk yılında aldığı 9 dersin tamamını en yüksek notları alarak geçmişti. Fakat Nikola’nın bu aşırı çalışması profesörlerini bile korkutmuş babasına oğlunuzu okuldan biraz uzaklaştırmalısınız yoksa çok çalışmaktan ölecek yazılı mektuplar yazmalarına neden olmuştu. Nikola’nın başladığı şeyi illa bitirmek gibi bir saplantısı vardı. Bir keresinde Voltaire’nin eserlerini okumaya başlamış ve o canavarın gün boyu 72 fincan sade kahveyi devirerek yazdığı, küçük harflerle basılmış yaklaşık 100 kitaplık bir külliyatını bitirmişti. Fakat son kitabı bitirip masaya koyduğunda bir daha asla diyecekti. 1880 yılında babasının isteğiyle üniversite eğitimini Bohemya’nın Prag şehrinde tamamlamak üzere yola koyuldu. Bu sırada Amerika’daki telefon furyası Avrupa kıtasına daha yeni ulaşmıştı. Nikola daha genç yaşında çoğu kitabı kelimesi kelimesine ezbere bilecek kadar çok okumuştu. Bir gün bunlardan biri olan Goethe’nin Faust’undan bir dörtlük okurken uzun süredir üzerinde düşündüğü ve insanlık tarihinde bir devrin başlangıcı olacak, bugün çamaşır makinesinden, araç sileceklerine kadar birçok cihazda kullandığımız alternatif akım indüksiyon motorunun şeması adeta kafasında belirmişti. Hemen bir sopayla yerdeki kumun üzerine şemayı çizdi. Yanındaki arkadaşı da çizimleri net bir şekilde anlamıştı. Bundan 6 yıl sonra da icadı Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü’nde onaylanacaktı. Nikola artık bir süre hayatında hiç tatmadığı kadar büyük mutluluk içerisindeydi.

Tesla bir hayalperest miydi?

Kafasında ardı ardına fikirler uçuşuyor, hepsini hayata geçirmek istiyordu. Hayal gücü o kadar kuvvetliydi ki aklında beliren bunca fikri hayata geçirmesi imkansızdı. Belki bugün bizlerin hayatını kolaylaştıracak yüzlerce icadının üzerine binlercesini de koyabilirdi fakat netice de o da bir insandı ve herkes gibi günde sadece 24 saati vardı. Çalışma hayatında ise farklı şehirlerde farklı işlerde görev almış ve amirlerinin dikkatini çabucak çekmişti. Macaristan Hükümeti Merkez Telgraf Ofisi tarafından teknik ressam olarak çok düşük bir maaşla çalışmaya başladıktan sonra farklı pozisyonlar için teklifler aldı ve Avrupa’nın farklı şehirlerinde çok fazla iş başarmış bir mühendis olarak yoluna devam etmekteydi. Eski bir belediye başkanı olan dostu Bay Bauzin, Tesla’nın çalışmalarına gönülden destek vererek onu birkaç varlıklı insanla tanıştırdı fakat bir sonuç alamadılar. Bauzin Tesla’ya büyük fırsatları yakalaması ve projeleri için maddi destek bulabilmesi için Paris’e gitmesini önerdi. Tesla Fransa’da zaten daha önce beraber çalıştıkları Bay Batchellor’un tavsiyesiyle Altın Vaatler Ülkesi olan Amerika’ya gitmeye karar verdi. Batchellor, o sıralar ünü kıtaları aşmış bir iş ve bilim insanı olan Thomas Edison’un yakın dostuydu ve Tesla’ya da Edison’ın yeni makine tasarımları üzerinde çalışabileceğini söylemişti. Tesla mütevazı birikimini nakite çevirerek Amerika’da kendine kalacak bir yer ayarladı ve kendini tren istasyonunda buldu. Tren tam kalkmak üzereyken parasını kaybettiğini fark etti. Ne yapacağını şaşırmıştı fakat yapacak bir şey yoktu. Kendisini ani bir hareketle kalkan trene attı oradan da Amerika’ya giden gemiye binmişti bile. Ve işte Amerika’daydı. Fransa halkının Amerika’ya özgürlük anıtını armağan ettiği 1884 yılıydı. 16 milyon Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içerisinde bu ülkeye akın etmişti ve gelmeye de devam ediyorlardı. tesla

Tesla’nın en büyük icadı nedir?

Ama Tesla’nın o hayalini kurduğu yer yoktu karşısında. Sanki Arap masallarındaki cinler onu rüyalar aleminden alıp, bu makineleşmiş, kaba ve çirkin dünyaya getirmişti. “Bu muymuş Amerika?” diye sordu kendi kendine. Burası Avrupa medeniyetinin 100 yıl gerisinde” dese bile sadece 5 yıl sonra Avrupa’ya tekrar döndüğünde aslında Amerika’nın teknolojik olarak Avrupa’nın 100 yıl ilerisinde olduğunu anlayacaktı. O zamanlar Thomas Edison, Edison Machine Works ve Edison Electric Light Şirketi’nin sahibi olarak tüm Wall Street’e ve East River’a hizmet veriyordu ve New Jersey’de de birçok insanın çalıştığı bir araştırma laboratuvarı vardı. Ona göre icatlarının değeri ancak getirdiği para ile ölçülebilirdi ve başka bir şey onu ilgilendirmiyordu. Edison’un tüm New York şehrini sarmalayan, iyi çalışmadığı için atları bile ürküten doğru akım şebekesinin finansörü olan J. P. Morgan ise elektriğin önemini kavrayan nadir bankerlerden biriydi ve Edison’u finanse etmeye devam ediyordu. Neticede herkesin enerjiye ihtiyacı vardı ve bir gün herkes Edison’un teknolojisini kullanacaktı. Nikola’nın artık o hayalini kurduğu an gelmek üzereydi. Ünü her yere yayılmış, sokakları ışıklarla donatmış bir mucitle tanışmak ve ona projelerini anlatmak için sabırsızlanıyordu. Belki de onun desteğiyle insanlık adına kafasındaki birçok projeyi hayata geçirebilecekti. Edison’un kendisine hiçbir olanak tanınmamışken ve bilimsel eğitim almadığı halde bu kadar başarılı olabilmesi Tesla için şaşılacak şeydi gerçektende. Kendisi ise bir düzine dil öğrenmiş, sanat ve edebiyatın altını üstüne getirmiş, en güzel yıllarını kütüphanelerde eline geçen bütün kitapları okuyarak harcamıştı. 28 yaşındaki Tesla yanındaki Bay Batchellor’un yazdığı referans mektubuyla birlikte Edison’un yanına varıp mektubu ona uzattığında Edison mektubu açacak ve şu iddialı cümleleri okuyacaktı. “Bay Edison ben bu dünyada iki tane dahi tanıyorum biri sizsiniz ve diğeri de karşınızda duran genç adam.” Gerçekten de bundan daha iyi bir referans olamazdı herhalde. Tesla gemideyken bu sahneyi defalarca prova etmişti. Hemen Edison’a Fransa ve Almanya’da onun şirketinde çalışırken yaptıklarını anlatmaya başladı. Keşfettiği döngüsel manyetik alan ilkesi ile çalışan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon motorunu anlatmaya koyuldu hararetle. “Bu geleceğin teknolojisi Bay Edison” diyordu. Edison sinirlendi. “Bana bu safsatalardan bahsetme. şu anda Amerika’da doğru akım kullanıyoruz. Bu insanların hoşuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu işle. Ama sana da bir iş verebilirim.” dedi. Aslında Edison Tesla’nın fikirlerinin değerlendirmeye açık olduğunu bal gibi biliyordu fakat kurduğu bunca sistem doğru akım üzerineyken bu da neyin nesiydi ki? Doğru akım, uzak mesafelere elektrik iletmek için hiç verimli bir yöntem değildi. Enerjinin büyük bir kısmı kaçaklar yüzünden yolda kayboluyor, kalın kablolar kullanılması icap ediyor ve çok sık aralıklarla terminaller inşa etmek gerekiyordu. Bu yüzden insanlar daha pahalı bir enerji kullanmak zorunda kalıyordu. Buna rağmen Tesla, doğru akımın yanlış bir seçenek olduğunu bilse de Edison’un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın kısıtlı olanaklarına karşın, daha etkili çalıştırılma yollarını araştırmaya başlayacaktı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir planı vardı ve bu sayede yalnızca daha iyi çalışmalarını sağlamakla kalmayacak, maddi olarak da şirketin oldukça kârlı çıkmasını sağlayacaktı. Tesla yaklaşık bir yıl boyunca neredeyse her gün sabah 10:30’dan tekrar sabah 5:00’e kadar durmak nedir bilmeden çalışıyordu. Günde sadece 5-6 saat uyuyor onun dışında kendine hiç vakit ayırmıyordu. Bu dönem boyunca kısa göbekli ve tek tip dökümlü 24 standart makine tasarlamış ve hepsi de eskilerin yerini almıştı. Ayrıca sisteme bir de patenti alınacak orijinal bir otomatik kontrol mekanizması ekledi. Edison’un işletmesi adeta çağ atlıyordu ve bu iş bitirici adamına “Çok çalışkan asistanlarım oldu ama senin gibisini görmedim” diyecekti. Bu uzun soluklu ve hummalı çalışmanın bir karşılığı olarak Tesla, Edison’dan sözünü aldığı 50 bin dolar ikramiyenin kendisine verilmesini bekliyordu. Bu para zamanına göre bir servet değerinde olduğundan Tesla için projelerini hayata geçirebilecek bir kaynaktı belkide. Fakat Edison bu para konusunun hiç sözünü etmiyordu. Sonunda Tesla dayanamayıp mevzusunu açınca Edison’dan “Siz Amerikanların espri anlayışını henüz kavrayamamışsınız sanırım Bay Tesla” cevabını alacaktı. Tesla çok kızmıştı. Bu kaldıramayacağı bir aşağılanmaydı. Yaptığı çalışmalar bahsi geçen paradan çok daha fazlasına bedeldi belki ama o sadece verilen sözlerin tutulmasını istemişti. İstifasını verip işinden ayrıldı. Aradan geçen belli bir zamandan sonra mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya başlayan Tesla’ya bir grup yatırımcı kendi şirketini kurma teklifini getirdi. Bu teklifin üzerine atlayan Tesla en sonunda müthiş alternatif akım buluşunu dünyaya tanıtabilecek ve insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı. Ama destekçilerinin aklındaki daha basit bir fikirdi. Sokaklardaki ve fabrikalardaki ark aydınlatmalarının geliştirilmesi sahası büyük bir pazardı ve onların Tesla’dan istedikleri de bu konuyla ilgilenmesiydi. New Jersey Rathway’de ve bir şubesi de New York’ta olan Tesla Electric Light Şirketi kuruldu. Grand Street’teki ilk laboratuvarında işe koyulan Tesla, kullanılmakta olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark lambasını üretecekti. Tesla’nın buna karşılık alacağı ödül ise şirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Elinde bol miktarda hisse senediyle şirketten uzaklaştırılmıştı. Şirket henüz çok genç olduğu ve ülke çapında bir ekonomik kriz dönemi yaşandığı için bu hisselerin hiçbir değeri yoktu. Tesla yine kullanılmış ve kötüye gidiş artık çöküşe dönüşmüştü resmen. Mühendis olarak çalışacağı bir iş bile bulamıyordu artık. 1886 sonbaharından ertesi yıla kadar hayatının en zor dönemlerinden birini yaşadı. Nasıl yiyecek bir şey bulacağını bilmeden geçirdiği günler olmuştu. Ama çalışmaktan hiç korkmuyordu. New York sokaklarında çukur kazan işçilerin yanına gidip çalışmak istediğini söylediğinde patronları üstüne başına ve beyaz ellerine bakıp gülüyordu. Sonrada tamam al bakalım şu küreği de atla çukura diyorlardı. Tesla için her şey kötüye giderken, Edison önündeki alternatif akım devrimini görmeyi başaramamıştı. Peki Tesla’nın hayatı bundan sonra nasıl devam edecekti? Talihi umulmadık bir şekilde yön değiştirecek miydi? Kendisine yeni yatırımcılar bulabilecek miydi? Başlamak üzere olan bu 19. Yüzyılın akım savaşlarını kim kazanacaktı? Thomas Edison’un doğru akımı mı yoksa Nikola Tesla’nın alternatif akımı mı?

Tesla hakkında ilginç bilgiler

Bu kısa video’yu izleyerek Tesla hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Facebook ve Twitter adreslerimizden bizi takip etmeyi unutmayın.

Bu konu ile alakalı soru sormak için hemen tıkla

yorumlarınız Disqus tarafından saklanır.